Sultan Abdülaziz Öldürüldü mü İntihar mı Etti

sultanı öldürmek

32. Osmanlı padişahı ve 111. İslam Halifesi olan Sultan Abdülaziz'in ölümü (1830-1876) bugün bile hala tartışılan bir konudur. Resmi kayıtlara Sultanın ölümü intihar olarak geçse de olaylar ve açıklamalar dikkatli incelendiğinde ve bu bilgiler ışığında çoğu tarihçiye göre Sultan Abdülaziz öldürülmüş ve ölümüne intihar süsü verilmiştir.

25 Haziran 1861 tarihinde tahta çıkan Sultan Abdülaziz, 31 yaşında padişah olmuştur. Babası II. Mahmut'tur. 14 yıl 11 ay padişahlık yapmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde pek çok yenilikler yapmış bir padişahtır. Tahtta bulunduğu süre içerisinde özellikle Osmanlı donanmasının modernize edilmesi ve orduya silah, mühimmat gibi noktalarda çalışmalarda bulunmuş yenilikçi bir padişahtır. Çok iyi Fransızca konuşurdu. Kendinden önceki padişahların aksine ülke içi ve dışında çok sayıda temasta bulunmuş, Batı Avrupa'ya seyahat eden ilk padişah olmuştur. Yine Mısır'a Yavuz Sultan Selim'den sonra ilk ziyaret eden padişah Sultan Abdülaziz'dir. Sultan Abdülaziz ayrıca resim yeteneği yüksek bir padişah olup, donanma için ısmarlamış olduğu gemilerin resmini kendi çizmiştir. Ayrıca boğaz içinde vapur seferlerini başlatan padişah Sultan Abdülaziz'dir. Demiryolu geçmesi için Topkapı Sarayı'nın duvarlarına izin vermiştir. Has bahçeye yazık olacak diyen sadrazamına sırtımdan geçse de razıyım dediği rivayet edilir. Osmanlı'da ilk posta pulunu kullanan padişahtır. Ayrıca Sultan Abdülaziz, kendi heykelini yaptıran ilk ve tek padişah olup bu heykel Beylerbeyi Sarayı'nda bulunmaktadır.

Dahası bugün ABD'nin simgesi olan Özgürlük Anıtı onun emri ile yapılmış ancak teslim edilmemiştir.
Sultan Abdülaziz döneminde özellikle Balkan isyanları ile uğraşmıştır. Mithat Paşa'nın organize ettiği üniversite öğrencilerinin yapmış olduğu 10 Mayıs 1876 tarihli yürüyüşün ardından darbeye giden süreç başlamıştır. 30 Mayıs 1876'da saray darbesi ile tahtan indirilmiş yerine V. Murad tahta geçirilmiştir. Sultan Abdülaziz'i tahtan indirenlerin başını Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi, Mithat Paşa, Mehmet Rüştü Paşa ve Hüseyin Avni çekerken 60 küsur yandaşları ile birlikte bu darbeyi gerçekleştirmişlerdir. 30 Mayıs 1876 günü tahttan indirilen Sultan Abdülaziz, Feriye Sarayı'na sürgüne gönderildikten 4 gün sonra bilekleri kesilmiş şekilde cenazesi bulunmuştur. (4 Haziran 1876) Ölümü sürekli tartışma konusu olan Sultan Abdülaziz intihar mı etti yoksa intihar süsü verilip öldürüldü mü?
Sultan Abdülaziz, bizzat Hüseyin Avni'nin emri ile yine bir darbe sonucu katledilen amcası Sultan III. Selim'in dairesine yerleştirilmiştir. Amcasının başına gelen aynı akıbetin Sultan Abdülaziz'e de yapılacağının habercisi bir hareket tatbik edilmiştir.

O dönem Sultanı tahtan indiren yöneticiler, resmi kayıtlara tahtan indirilişinden sonra bunalıma giren Sultanın intihar yolunu seçtiği şeklinde bir senaryonun geçmesini istemişlerdir. Ancak tarihi gerçeklere bakıldığında Padişah Abdülaziz'in ölümü ile ilgili çok sayıda şaibe olması, akıllara öldürüldüğü hususunu getirmektedir.

Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Sultan oğlunun Feriye Sarayı'na gizlice sokulan 3 pehlivan tarafından öldürüldüğünü belirtmiştir. Ayrıca Padişah Abdülaziz'in Feriye Sarayı'na götürüldüğünde annesi Pertevniyal sultana "Aman anneciğim bunlar beni öldürecek" dediği Ahmet Tevfik Bey'in Abdülhamid'in Hatıraları isimli eserde yer almaktadır.

Sultan Abdülaziz Nasıl Öldürüldü

Sultan sabah saatlerinde gizlice odasına girildikten sonra her iki bileği de 3 cm derinliğinde kesilmiş ve kendinden geçince bırakılmıştır. Daha sonra tertiplendiği gibi kapıdaki her şeyi bilen nöbetçiler düzmece bir feryada başlamış ve odanın kapısı kırılarak içeri girilmiştir. Sultan Abdülaziz'in hala son nefesini vermemişken ve acelece odadaki perdelerden birine sarılarak saray karakoluna götürülmüştür. Bunun şahitliğini de Sultan Abdülaziz'i tahtan indiren komitede yer alan Rüştü Paşa yapmaktadır. Mehmet Rüştü Paşa, Sultan Abdülaziz'in naaşını karakola getirdiklerinde hayat belirtileri olduğunu ve hekimlerin bunu tasdik ettiğini belirtmiştir.

Karakolda son nefesini veren Sultanı incelemek isteyen doktorlara naaşı tam olarak gösterilmez. Bunu bizzat Hüseyin Avni engellemiştir. Çünkü naaşı incelendiğinde boğuşma izleri (vücudundaki sıyrık ve morluklar ile kırılmış dişleri) ortaya çıkacak ve öldürüldüğü kesinlik kazanmış olacaktı. Sultan Abdülaziz'in ölüm nedeni ile ilgili doktorlar (heyetin 19 doktordan oluştuğu bilinmektedir) tarafından tutulan tutanak 3 kez değiştirilmiş olup ardından doktorlar adeta ısmarlama rapor düzenlendiğini söylemişlerdir. Raporda sonradan getirilen ve doktorlara "işte bu makasla bileklerini kesti" şeklinde sunulan bir makas ile Sultan Abdülaziz'in bileklerini kestiği yer alırken, makas ile intiharın gerçekleştiği bilgisinin nakledildiği üzere rapora eklendiği yer almaktadır. Ayrıca getirilen makasın ufak olması akıllara ufacık bir makas ile nasıl böyle derin kesikler açılabileceği sorusunu sordurmuştur. Daha sonra Doktor Marko Paşa bir insanın bir bileği derin bir şekilde kesilmişken diğer bileğini de aynı şekilde derin kesmesinin mümkün olmadığı şeklinde beyanat vermiştir ki Sultan Abdülaziz'in iki bileği de kesilmiş durumdadır. Doktor Marco Paşa raporda imzası olsa da cenazeyi hiç görmediğini (gösterilmediğini) belirtmiştir. Sultan Abdülaziz'in ölümü ile ilgili en büyük soru işareti de budur.

Sultan Abdülaziz'in Son Fotoğrafı

Tahtan indirildikten sonra iki kendini bilmez ile fotoğraflanmak zorunda bırakılmıştır.

Sultanın cenazesi sadece bir kişi tarafından yıkanmıştır. (fazla kişiye izin verilmemiştir) Sultanahmet Camii baş imamı daha sonra Yıldız mahkemesinde Sultan Abdülaziz'in ölümü ile ilgili görülen davada Sultanın naaşında, kalp kısmında büyük bir morluk gördüğünü söylemiştir. Peki, intihar eden birinin vücudunda morluk ve sıyrıklar neden olsun? Sultan Abdülaziz'in bulunan kanlı vücudu neden acelece bir perdeye sarılıp karakola getirildi? Neden karakolda ya da sarayda yaşam belirtileri devam ederken doktorlara ilk yardım yapılmasına mani olundu? Sabahın köründe normalde o vakitte işi olmayan ve başka zaman evinden daha geç çıkan Hüseyin Avni, giyinik bir şekilde karakolda neyi bekliyordu?

Bu ve bunun gibi pek çok soru Sultan Abdülaziz'in ölümü ile ilgili sır perdesi olarak kalmış, Sultanın ölümüne intihar süsü verilerek üstü kapatılmaya çalışılmıştır. Sultan Abdülaziz'in naaşı babası II. Mahmud'un türbesine defnedilmiştir.

Sultan Abdülaziz'in kızı Nazime Sultan da yıllar sonra vermiş olduğu bir demeçte (El Hayat Gazetesi) babasının ölümüne şahit olduğunu, 8 kişinin babasına saldırdığını, 2 kişinin sağ kol, 2 kişinin sol kol, 2 kişinin sağ bacak ve 2 kişinin sol bacağına oturup Sultan Abdülaziz'i katlettiğini aktarmıştır. Sultan en uzun boylu Osmanlı padişahı olduğu bilinirken onu ancak 8 kişinin büyük zorluklarla zapt edebildiğini söylemiştir. Sultan Abdülaziz bilek güreşi, av ve güreş sporuna oldukça meraklı bir kişiydi.

Ayrıca Sultan Abdülaziz çok dindar bir padişahtır. Her sabah Kur'an okuyan dinine düşkün bir şahsiyettir. Bu kadar dindar ve fiziksel olarak kuvvetli (En yapılı ve güçlü Osmanlı padişahları arasında gösterilmektedir) bir padişahın en büyük günahlardan biri olan intihar yolunu ne kadar seçebileceği de ayrı bir düşündürücü noktadır.

Peki Sultan Abdülaziz neden Öldürüldü

Sultan Abdülaziz'in kızı Nadime Hanım aynı demeçte babasının da hataları olduğunu ancak katledilecek, bunları yaşayacak kadar kötü biri olmadığı, iyi bir adam olduğunu söylemiştir. Sultan Abdülaziz'in padişahlık dönemine bakılırsa, kızının hata dediklerinden biri Sultan Abdülaziz'in saltanatının ilk yıllarında meşrutiyet fikrine iyi bakması, Jön Türk hareketine ılımlı yaklaşması, ancak sonradan meşrutiyet fikrini savunanların düşüncelerini çok sert bir biçimde bastırması gösterilebilir. Ayrıca Sultan Abdülaziz, reformlar yapmasına rağmen ekonomiyi batırmakla ve devlet hazinesini bu batılılaşma tarzı işlere harcamakla suçlanmıştır.

Sultan Abdülaziz'in en büyük muhaliflerinden biri olan ve onu indiren komitede yer alan Hüseyin Avni Paşa, onun tekrar tahta geçme ihtimalini düşünerek cinayetin arkasındaki en büyük şüphelilerden biridir. Zira Sultan Abdülaziz'in yerine tahta çıkarılan V. Murad, akıl sağlığının yerinde olmadığını daha ilk günden belli ediyordu. Ayrıca başkentte Sultan Abdülaziz'in tahtan indirilişini benimsemeyen ve tekrar onu tahta çıkarmak isteyen bir çevre oluşuyordu. Zira Sultan Abdülaziz'i seven çoktu ve bu şekilde hal edilmesini kaldıramamışlardı. İşte bu tehlike sonucunda cunta heyeti, Sultan Abdülaziz'i düzmece bir intihar kurgusu ile katlederek hedeflerine ulaşmaya çalışmışlardır. Sultan Abdülaziz ölümü kısaca cuntacılar hedeflerine ulaştığını zannetse de sonradan tahta çıkacak yeğeni Sultan 2. Abdülhamid her şeyin farkındaydı ve amcasına yapılanları, saraydan sürgün edilip öldürülüşünü hiç unutmamıştı.

Sultan Abdülaziz ölümü ardından olayın üzeri kapatılmış ve üzeri örtülü bir sır olarak kalmıştır. Osmanlı yönetimini kontrol altında tutmak isteyen İngiliz Mason localarının etkisi ve Sultan Abdülaziz'in ölümüne bizzat iştiraki olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Rusya ile iyi ilişkiler kurma çabaları da Osmanlı-Rus savaşlarının her iki ülkeyi yıpratması sebebiyle nemalanan Avrupa devletlerinin hiç hoşuna gitmemiştir.

Sultan Abdülaziz’in Ölümünün Ardından

Midhat Paşa karar verildiğinde Aydın Valisi olarak görev yapmakta olup, kararı duyduktan sonra İzmir’de Fransa Konsolosluğu’na sığınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ve Fransa arasındaki görüşmeler neticesinde Midhat Paşa Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilmiştir.

9 Temmuz 1881 günü toplanan temyiz kurulu, idam cezalarını II. Abdülhamid’in onayıyla Taif’e (Suudi Arabistan) sürgüne gönderilme olarak değiştirmiştir. Midhat Paşa ve Mahmud Celaleddin Paşa, 8 Mayıs 1884 günü Taif’te sürgündeyken muhafızları tarafından boğularak öldürülmüştür. Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi de 1898 yılında Taif’te sürgünde ölmüştür. Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa’nın adı Yıldız mahkemelerinde geçse de yaşı ilerlediği için çağrılmamış, 1882 yılında Manisa’daki yalısında ölmüştür.

İki kez sadrazamlık yapan, Kanuni Esasiyi hazırlayan kurul içerisinde yer alan ve ilk kez Osmanlı İmparatorluğu'nda Meşrutiyete geçişi sağlayan sadrazam olan Midhat Paşa’nın aslında Sultan Abdülaziz’in ölümü ile ilgisinin olmadığı, ancak Sultan Abdülaziz’i tahtan indirenlerin başında olduğu için Sultan II. Abdülhamid’in kendisinden kurtulmak ve ona karşı nefretinden ceza aldığı iddia edilmektedir.

Sultan Abdülaziz ölümü ya da Sultan Abdülaziz Darbesi, Sultan II. Abdülhamid döneminde otuz üç yıl boyunca resmi kayıtlarda öldürülme olarak kalsa da Sultan II. Abdülhamid tahtan indirildikten sonra tekrar intihar olarak çevrilmiştir.

Sultan Abdülaziz’in ölümü, Osmanlı İmparatorluğu'nda büyük bir üzüntüye sebep olurken kuşkuları arttırmıştır. Tüm bu bilgiler ışığında ve daha buraya yazılmayan pek çok vesika ve belgeye bakarak Sultan Abdülaziz’in öldürüldüğü ve büyük bir komploya kurban gittiği anlaşılacaktır. Yani Sultan Abdülaziz, tahtan indirilip öldürülen son Osmanlı padişahı olmuştur. Ölümünün ardından tüm malvarlığına el konulmuş, bazı fırsatçı cunta heyetindekiler bu malları zimmetlerine geçirmişlerdir. Mücevheratları ise bir Rum’a verilmiş ve Hiristaki isimli Rum tüccar bunları Paris’te yüksek fiyata satılır diye Sultan Abdülaziz’in mücevherleri ile Paris’e gitmiş, geri gelmemiştir.

Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz’in eski bir adamı olan Çerkez Hasan tarafından bir hükümet toplantısı sırasında 25 Haziran 1876 günü silahla öldürülmüştür.

Sultan Abdülaziz’in ölümünün üzerinden beş yıl geçtikten sonra Padişah II. Abdülhamid, verdiği emir ile yeni tanıklar olduğu gerekçesiyle Sultan Abdülaziz’in ölümünün sorumlularının Yıldız Mahkemesi'nde yargılanmasına karar vermiştir. Sultan Abdülaziz’i öldürmekle suçlananlar için açılan özel mahkemenin başkanlığını Ali Sururi Efendi yapmış, davanın en önemli tanığı, Sultan Abdülaziz’i öldürdüğünü itiraf eden Pehlivan Mustafa Çavuş olmuştur. Üç gün süren mahkeme sonucunda Midhat Paşa ve Mahmud Celaleddin Paşa ile birlikte dokuz kişi idama mahkum edilirken, iki kişi de kürek cezasına mahkum olmuştur (29 Haziran 1881). Mahkeme kararlarını en son onayanların (gözden geçirme) arasında Plevne Savunması kahramanı olan Osman Paşa da bulunmaktadır.

Midhat Paşa karar verildiğinde Aydın Valisi olarak görev yapmakta olup, kararı duyduktan sonra İzmir’de Fransa Konsolosluğu’na sığınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ve Fransa arasındaki görüşmeler neticesinde Midhat Paşa Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilmiştir.

9 Temmuz 1881 günü toplanan temyiz kurulu, idam cezalarını II. Abdülhamid’in onayıyla Taif’e (Suudi Arabistan) sürgüne gönderilme olarak değiştirmiştir. Midhat Paşa ve Mahmud Celaleddin Paşa, 8 Mayıs 1884 günü Taif’te sürgündeyken muhafızları tarafından boğularak öldürülmüştür. Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi de 1898 yılında Taif’te sürgünde ölmüştür. Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa’nın adı Yıldız mahkemelerinde geçse de yaşı ilerlediği için çağrılmamış, 1882 yılında Manisa’daki yalısında ölmüştür.

İki kez sadrazamlık yapan, Kanuni Esasiyi hazırlayan kurul içerisinde yer alan ve ilk kez Osmanlı İmparatorluğu'nda Meşrutiyete geçişi sağlayan sadrazam olan Midhat Paşa’nın aslında Sultan Abdülaziz’in ölümü ile ilgisinin olmadığı, ancak Sultan Abdülaziz’i tahtan indirenlerin başında olduğu için Sultan II. Abdülhamid’in kendisinden kurtulmak ve ona karşı nefretinden ceza aldığı iddia edilmektedir.

Sultan Abdülaziz ölümü ya da Sultan Abdülaziz Darbesi, Sultan II. Abdülhamid döneminde otuz üç yıl boyunca resmi kayıtlarda öldürülme olarak kalsa da Sultan II. Abdülhamid tahtan indirildikten sonra tekrar intihar olarak çevrilmiştir.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski