Kaç Tane Haçlı Seferi Olmuştur Haçlı Seferleri ve Haçlı Seferleri'nin Amacı Nedir

S

Ortaçağ Avrupa'sı Katolik Papa düzeni altında derebeylikler şeklinde dağılmış, genel olarak fakirlik ve hastalıklarla mücadele eden bir toplum yapısına sahipti. Kilise, halk üzerinde oldukça etkiliydi ve buna karşın halk da bir o kadar fakirdi. Ayrıca derebeylerin zulümleri halk üzerinde inanılmaz fazlaydı. Çoğu Avrupa ülkesinde yerel çatışmalar ve savaşlar mevcuttu. Bu yoksul Avrupa halkına kıyasla Ortadoğu ve Asya ülkeleri ise tam tersi refah içerisinde bir yaşam sürdürüyordu.

Üç semavi din için kutsal olan şehir Kudüs, o dönem Müslümanların elindeydi. Papalık, Müslümanların elinde olan Kudüs'ü kurtarma bahanesi ile bir dizi Haçlı Seferi düzenlemiş, yapılan bu seferler Müslüman ve Hristiyan dünyasında büyük yıkımlara sebep olmuştur. Aslında Haçlı Seferlerinin amacı Kudüs'ü Müslümanların elinden kurtarmak değil, bilakis Ortadoğu'daki zenginlikleri ele geçirmek ve gasp etmekti.

Haçlı Seferlerinin Nedenleri ve Haçlı Zihniyeti Doğuşu

Haçlı Seferleri ilk olarak İspanya ve Portekiz'de, yani İber Yarımadası'nda bulunan Müslümanların buradan ve hakim oldukları diğer bölge olan Sicilya'dan atılmak üzere oluşturulan birlik düşüncesi ile doğmuştur. İber Yarımadası'nda Müslümanların hakim olması ve 1071 yılında Malazgirt Zaferi'nin ardından Selçukluların Bizans'ı yenerek Anadolu topraklarına yerleşip, Hristiyanlar için bir başka önemli ve kutsal kent İznik'i alarak başkent yapması üzerine, papalık bu Müslüman hareketinden oldukça rahatsız olmuş ve toplanacak bir Haçlı ordusunun Anadolu, Kudüs ve Orta Doğu'yu Müslümanlardan temizleyerek kutsal toprakları yeniden ele geçirmesi düşüncesi hakim olmuştur.

1. Haçlı Seferi

Haçlı Seferleri tarihinde en başarılı olarak kabul edilen, Birinci Haçlı Seferi’dir. 1094 yılında Avrupa, salgın hastalıklar, kuraklık ve açlık gibi sorunlarla boğuşmaktaydı. Bu dönemde Papa II. Urbanus, Ortadoğu'nun zenginliklerini ele geçirmek amacıyla Kudüs'ün alınması fikrini ortaya atarak bir Haçlı ordusunun toplanmasına öncülük etti. Normanlar ve Lombardlar gibi pek çok topluluğun katıldığı bu ordunun yaklaşık 600.000 kişilik bir güç oluşturduğu rivayet edilmektedir.

Papa’nın çağrısıyla başlayan bu sefer, hem dini duygularla hem de zenginlik ve güç kazanma arzusu ile birleşerek geniş bir katılım sağladı ve Kudüs’ün alınmasıyla sonuçlandı.

Bizans İmparatoru I. Aleksios, ordular toplanmadan önce Papa II. Urbanus’tan Türkleri Anadolu topraklarından atmak için yardım talep etti. Ancak Aleksios’un umduğu destek, devasa bir Haçlı ordusunun toplanmasıyla çok farklı bir boyut kazandı. Haçlı ordusu Konstantinopolis'e (İstanbul) ulaştığında, Aleksios karşısında bulduğu bu büyük ordu karşısında şoke oldu. Avrupa, açlık ve sefaletle mücadele ederken, Bizans göreceli olarak daha refah içinde bir ülkeydi. Bu nedenle Aleksios, Haçlıların İstanbul’u yağmalamasından endişe duydu.

İstanbul'un güvenliğini korumak isteyen Aleksios, Haçlıların Bizans topraklarına girmesine izin vermedi. Bunun yerine, Anadolu topraklarından sorunsuz bir şekilde geçmelerine müsaade edeceğini, ancak Antakya gibi önemli bölgeleri Bizans’a teslim etmeleri şartıyla boğazlardan geçiş yapmalarına izin vereceğini bildirdi. Haçlı ordusu, Aleksios’a Anadolu’da ele geçirdikleri toprakları Bizans’a bırakacaklarına dair yemin etti ve ardından boğazları geçerek ilk olarak İznik’i kuşatmaya başladı.

O dönem Selçukluların başkenti olan İznik, devasa Haçlı ordusunun hedefindeydi. Sultan I. Kılıç Arslan, bu büyük orduya karşı yoğun bir direniş sergiledi ve çetin çarpışmalar sonucunda Haçlılara ağır kayıplar verdirdi. Ancak Haçlı ordusunun sayısal üstünlüğü ve Türk ordusunun verdiği kayıplar nedeniyle I. Kılıç Arslan, ordusunu geri çekmek zorunda kaldı. Bu durum, 17 Haziran 1097 tarihinde İznik’in Haçlılar tarafından ele geçirilmesiyle sonuçlandı.

Sonrasında, Türk ve Haçlı orduları Eskişehir yakınlarında tekrar karşı karşıya geldiler. Haçlı ordusu, ağır silahlı süvarilerden oluşan düzenli bir orduyken, Türk ordusu hızlı hareket kabiliyetine sahip ve manevra yetenekleri yüksek usta askerlerden oluşuyordu. Türkler, Dorileon Muharebesi olarak bilinen bu savaşta Haçlılara önemli kayıplar verdirdiler; ancak I. Kılıç Arslan, meydan muharebesinde Haçlıları yenemeyeceğini anlayınca tekrar geri çekildi.

Bu noktadan sonra, Türkler Haçlı ordusunun geçiş güzergâhında bulunan su kuyuları ve meralar gibi hayati kaynakları tahrip ederek ve anlık baskınlar düzenleyerek Haçlıları yıpratma stratejisini uyguladılar. I. Kılıç Arslan ve ordusu, İznik’ten çekildikten sonra Anadolu boyunca Haçlılara yıldırma taktikleri uygulayarak ağır kayıplar verdirmeye devam etti.

Antakya'nın Haçlılar Tarafından Alınması

Selçuklu Devleti’ne bağlı Antakya şehri, Müslüman idareci Yağı Sayan tarafından yönetilmekteydi. Şehirde Müslümanlar ve Hristiyanlar bir arada yaşıyordu. Haçlı ordusunun yaklaştığını haber alan Yağı Sayan, şehirdeki Hristiyanların Haçlılara katılıp kalenin düşmesine neden olacağından endişe etti. Bu sebeple, ilk gün Müslüman erkekleri toplatıp kale surlarının önünde hendek kazdırdı. İkinci gün ise kalede bulunan Hristiyan erkeklere hendek kazma emri verdi. Sonrasında kalenin kapılarını kapatarak, kadın ve çocukların güvende olacaklarına dair söz verip Hristiyan erkekleri içeri almadı.

Haçlı ordusu Antakya’yı kuşattı ve Müslümanlar şehri dokuz ay boyunca başarıyla savundu. Ancak sonunda, Firuz isimli bir kale muhafızının Haçlılardan rüşvet alması sonucu kalenin bir bölümü Haçlıların eline geçti. Yağı Sayan, kalenin düştüğünü sanarak otuz muhafızıyla şehirden ayrıldı. Kalenin ele geçirilmesinin ardından Haçlı ordusu Antakya’ya girerek Müslüman halka yönelik katliamlar gerçekleştirdi.

Antakya’ya ulaşana kadar açlık çeken Haçlılar, burada atlarını doyurmak ve kalan Müslümanlara karşı katliamlarını sürdürmek için bir süre kaldılar. Haçlı ordusunun uyguladığı yamyamlık, tarih boyunca “Haçlı yamyamlığı” olarak anılmış ve birçok Haçlı ve Arap kaynağında doğrulanmıştır. Bu kaynaklarda, Haçlıların Antakya’da öldürdükleri Müslümanların etlerini yedikleri anlatılmaktadır.

13 Ocak 1099'da Antakya’dan ayrılan Haçlı ordusu, Temmuz ayında Suriye ve Lübnan üzerinden Kudüs’e ulaştı. 5 Temmuz 1099’da Kudüs, Haçlı ordusu tarafından kuşatma altına alındı. O dönemde Kudüs, Şii Fatimi Devleti’nin kontrolündeydi.

Kuşatma sırasında Haçlı ordusu, Ceneviz askerlerinin Filistin kıyılarına gemilerle getirdiği yardımlarla güçlendi. Bu gemiler parçalanarak kuşatma kuleleri inşa edildi, böylece şehre yapılan saldırılar yoğunlaştı. Haçlı komutanları, Fatimi Devleti'nin Kudüs'ü savunan kale komutanı İftika el-Devla’ya bir haberci göndererek, şehri teslim etmesi durumunda ordusuyla sağ salim Kudüs’ten ayrılabileceği güvencesini verdiler. Bu öneriyi kabul eden İftika el-Devla, ordusuyla Kudüs’ten ayrıldı ve şehri Haçlılara teslim etti.

Kudüs’ü ele geçiren Haçlılar, şehirde büyük bir katliam gerçekleştirdiler. Hem Müslümanlar hem de Yahudiler, kadın ve çocuk ayrımı gözetmeksizin öldürüldü ve şehir yağmalandı. Birinci Haçlı Seferi’nin hedefi olan Kudüs’ün ele geçirilmesi böylece başarıldı. Şehrin ilk Haçlı kralı ise Lorraine Dükü Godfrey de Bouillon olarak seçildi.

İlk Haçlı Seferi, büyük ölçüde dini motivasyonla ve gönüllülük esasına göre köylülerden ve halktan oluşan bir ordu tarafından gerçekleştirilmiştir. Birçok Hristiyan tarihçi tarafından başarılı olarak değerlendirilen bu sefer sonucunda, Haçlılar Orta Doğu'da önemli kazanımlar elde etmişlerdir.

Seferin ardından, Antakya ve Urfa’da Hristiyan prenslikler kurulmuş ve Bizans İmparatorluğu Anadolu’da etkisini yeniden güçlendirmiştir. İznik, Bizans’ın kontrolüne geçmiş ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Orhan Gazi zamanında alınana kadar Bizans’ın elinde kalmıştır. Kudüs ise Haçlıların kontrolünde kalmış ve 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından fethedilene kadar Hristiyan hakimiyetinde olmuştur. Bu süreçte Haçlılar Orta Doğu’da uzun süreli bir varlık göstermiş, bu durum sonraki Haçlı Seferleri için bir zemin oluşturmuştur.

2. Haçlı Seferi (1147-1149)

Birinci Haçlı Seferi’nin ardından kurulan Hristiyan prensliklerinden biri olan Urfa Kontluğu, 1144 yılında Musul Atabeyi İmadeddin Zengi tarafından düzenlenen bir seferle sona erdirilmiştir. Urfa’nın düşmesi, Hristiyan dünyasında büyük bir yankı uyandırmış ve bu olay üzerine Avrupalı liderlerden yardım talep edilmiştir. Bu çağrıya karşılık olarak, Kutsal Roma Germen İmparatoru III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Louis yeni bir Haçlı Seferi başlatma kararı almışlardır.

Ancak, İkinci Haçlı Seferi, Hristiyanların beklentilerini karşılamamış ve istedikleri gibi sonuçlanmamıştır. Selçukluların güçlü direnişi ve Halep Atabeyi Mahmud Zengi’nin savunma çabaları, Haçlı ordusunun büyük kayıplar vermesine neden olmuştur. Anadolu’dan geçerken önemli bir kısmı yok olan Haçlı ordusunun yalnızca küçük bir bölümü Kudüs’e ulaşabilmiştir. Kudüs’teki Haçlı ordusuyla birleşerek Suriye üzerinden yeni bir sefer düzenlemeye çalışsalar da bu girişim de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İkinci Haçlı Seferi, bu kayıplar nedeniyle Hristiyan dünyasında hayal kırıklığı yaratmıştır.

3. Haçlı Seferi (1189-1192)

Selahaddin Eyyubi'nin 1187 yılında Hittin Savaşı ile Kudüs’ü Haçlıların elinden alması, Avrupa’da büyük bir yankı uyandırarak Üçüncü Haçlı Seferi’ni tetiklemiştir. Bu seferde, Haçlılar Kudüs’e üç koldan ulaşmayı hedeflemişlerdir. Kutsal Roma Germen İmparatoru Friedrich Barbarossa liderliğindeki Alman ordusu kara yoluyla Anadolu’dan geçerek Kudüs’e ulaşmayı planlarken, İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard ve Fransa Kralı II. Filip, ordularını deniz yoluyla Akka’ya ulaştırarak oradan Kudüs’e geçmeyi hedeflemişlerdir.

Ancak, Friedrich Barbarossa ve ordusu Anadolu’da Türk direnişiyle karşılaşmış, ilerlemeleri zorlaşmış ve özellikle Hatay’da yaşanan katliam ve yamyamlık olayları tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. Friedrich Barbarossa, Göksu Nehri’nde boğulmuş ve Alman ordusunun büyük bir kısmı Kudüs’e ulaşamamıştır. İngiliz ve Fransız orduları ise Akka’yı ele geçirmiş, ancak Selahaddin Eyyubi’nin askeri stratejileri sayesinde Kudüs’ü alamamışlardır. Bu yenilgi sonrası, Aslan Yürekli Richard Kıbrıs’taki Rum hâkimiyetini sona erdirip adada Latin egemenliğini kurmuştur.

Üçüncü Haçlı Seferi, Kudüs’ü ele geçirme hedefine ulaşamadan son bulmuş ve Katolik dünyasında büyük bir hayal kırıklığına neden olmuştur.

4. Haçlı Seferi (1202-1204)

Papa III. İnnocentius, Kudüs’ü Müslümanların elinden geri almak amacıyla Avrupa'da yeni bir Haçlı ordusu toplanması için çağrıda bulunmuştur. Ancak, bu dördüncü Haçlı Seferi'nin asıl hedefi Kudüs yerine Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis olmuştur.

Toplanan Haçlı ordusunun liderliğine İtalyan Bonifacio getirilmiş, Venedik ise Haçlıların Mısır’a deniz yoluyla geçişini sağlamayı taahhüt etmiştir. Ancak, Haçlılar Venedik’e ödeme yapacak yeterli parayı toplayamayınca, Venedik Dükü Enrico Dandolo, Bizans tahtında hak iddia eden Angelos’un, Haçlılara destek sağlaması karşılığında kendisine yardım etmesini teklif etmiştir. Bu anlaşma doğrultusunda Haçlı ordusu Konstantinopolis’e yönelmiştir.

Şehre ulaşan Haçlılar, Angelos’u Bizans tahtına geçirmiş, fakat Angelos’un vaat ettiği ödemeyi yapamaması ve Latin Haçlılar ile halk arasında artan gerginlikler sonucu şehirde bir isyan çıkmıştır. Bu isyan neticesinde Angelos öldürülmüş ve V. Aleksios tahta geçmiştir. Bunun ardından Venedik Dükü Dandolo’nun da teşvikiyle Haçlı ordusu 1204 yılında Konstantinopolis’i kuşatarak şehri ele geçirmiştir. Bu işgal sonrasında şehir yağmalanmış ve Bizans topraklarında yaklaşık 50 yıl sürecek bir Latin İmparatorluğu kurulmuştur.

haçlı
Dandolo'nun Ayasofya'da ki Mezarı

Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis, Haçlı ordusunun şehri kuşatmasıyla yakılıp yıkılmış, yağmalanmış ve çok sayıda Ortodoks Hristiyan öldürülmüştür. Venedik Dükü Enrico Dandolo, bu seferin en belirgin siması olmuştur. Gençliğinde Bizans'a elçi olarak gönderilen Dandolo, burada kör edilmiştir. Yıllar sonra Haçlı ordusunun başında Konstantinopolis’i fethederek, Bizans’tan intikamını almış ve yetmiş yaşında şehrin içinde ölmüştür. Mezarı, hala Ayasofya'da bulunmaktadır.

5. Haçlı seferi (1217-1221)

Beşinci Haçlı Seferi, Papa III. Honorios’un 1213 yılında yaptığı çağrı ile başlamıştır. Bu seferde, Kuzey Avrupa ülkelerinden toplanan askerlerle oluşturulan Haçlı ordusu, Akka limanına ulaşmıştır. Ardından Dimyat’ın ele geçirilmesi (1219) hedeflenmiştir. Haçlı ordusu, Kahire’ye saldırmayı planlamış, ancak Nil Deltası’ndaki su seviyesinin yükselmesi ve Eyyubiler’in saldırıları nedeniyle zor durumda kalmışlardır. Sonuç olarak, Haçlılar teslim olmak zorunda kalmış ve Dimyat, fidye olarak geri verilmiştir.

6. Haçlı Seferi (1228-1229)

Roma Germen İmparatoru II. Friedrich, Papa III. Honorios’un Beşinci Haçlı Seferi çağrısına katılacağına dair söz vermesine rağmen, başlangıçta bu seferden uzak durmuştur. Ancak Papa III. Honorios’un ölümünün ardından, IV. Gregorius’un papalığı sırasında kendisine yapılan baskılar sonucunda sefer için hazırlanmak zorunda kalmıştır (1228).

Eylül 1228'de ordusuyla birlikte Akka’ya ulaşan II. Friedrich, önceki Haçlı seferlerinin aksine Arapça bilmesi ve Arap kültürüyle ilgili olması nedeniyle Eyyubi Sultanı Kamil ile iletişim kurmuştur. İkisi arasında gizli bir anlaşma yapıldığı iddia edilmiştir. Bu anlaşmanın ardından, 18 Şubat 1229’da Eyyubiler ve Haçlılar arasında on yıl süreli bir barış anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma ile Kudüs’ün Hristiyanlarca kutsal sayılan bölgeleri, Yafa, Sayfa, Nasıra ve Beytüllahim gibi yerler Haçlı Kudüs Krallığı'nın idaresine bırakılmıştır. Sultan Melik Kamil’in Mısır’ı elinde tutmak için Kudüs’ü gözden çıkardığı düşünülmektedir. Ayrıca, bu sefer, Hristiyanların barış içinde Kudüs’e yerleşim sağladıkları tek sefer olma özelliğini taşımaktadır.

7. Haçlı Seferi (1248-1254)

IV. Louis tarafından idare edilen Yedinci Haçlı Seferi, Mısır’a ulaşarak Dimyat'ı ele geçirmekle başlamıştır. Haçlı ordusu, ilk etapta elde ettiği bu başarıdan sonra Kahire’ye yürümek istemiştir. Ancak, Mansure Muharebesi'nde ciddi bir yenilgi almışlardır.

Geri çekilme sırasında, Fasikür Muharebesi’nde büyük bir bozguna uğrayan Haçlılar, Fransa Kralı IV. Louis'in esir düşmesiyle sonuçlanan bir durumla karşılaşmışlardır. Rivayetlere göre, Fransız ordusundan sadece üç veya dört kişi hayatta kalabilmiştir. Bu başarısızlığın arkasında, Türk asıllı komutan Baybars’ın ustaca uyguladığı savaş taktikleri bulunmaktadır. Baybars, ilerleyen zamanlarda Memlük Sultanı olacak ve Moğolları durduran bir lider olarak tarihe geçecektir.

Fransa Kralı IV. Louis, dört yıl esir kaldıktan sonra ülkesine geri dönebilmiştir. Bu sefer, Haçlıların Mısır’da karşılaştığı büyük zorluklar ve Baybars’ın askeri becerisi ile önemli bir dönüm noktası olmuştur.

8. Haçlı seferi (1268-1270)

Fransa Kralı IV. Louis, ülkedeki kışkırtmalara dayanamayarak, Baybars’ın Antakya’yı alması üzerine yeni bir Haçlı seferi düzenlemeye karar verir. Bu kez hedefi, Tunus ve Akdeniz kıyılarıdır; amacı, Tunus’tan kalkıp Hristiyan gemilerine saldıran korsanları yenmektir. Ancak IV. Louis, tekrar haçlı seferine girişmesine rağmen, gemilerde bulunan ordusu, ortaya çıkan salgın nedeniyle çoğu askerle birlikte hayatını kaybetmiş ve sefer başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

9. Haçlı Seferi (1271-1272)

İngiltere Prensi Edward (daha sonra kral olacak), Fransa Kralı IV. Louis’in başarısızlıkla sonuçlanan Tunus seferine katılmış ve sefer sırasındaki olaylardan oldukça etkilenmiştir. Bu nedenle, kendi ordusuyla Haçlı seferi yapacağına yemin ederek, 1271 yılında kurduğu ordu ile Memluk Sultanı Baybars’ı yenmek için Akka’ya sefere çıkmıştır. Ancak bu sefer de başarısızlıkla sonuçlanmış ve dokuzuncu Haçlı seferi, Orta Doğu’ya düzenledikleri son Haçlı seferi olmuştur.

Kaç Tane Haçlı Sefer Yapılmıştır.

Genel olarak dokuz kez Haçlı seferinin düzenlendiği kabul edilse de, çoğu tarihçi bu konuda fikir ayrılığına düşmektedir. Papa II. Urbanus’un konuşması Haçlı seferlerinin başlangıcı olarak kabul edilse de, genel olarak 1096 yılı başlangıç tarihi olarak baz alınmaktadır. Haçlı seferlerinin büyük ve küçük olanları ile numaralandırılması, bugün dahi tartışılan bir konudur. Genel olarak 1096-1291 yılları arasında dokuzu büyük olmak üzere birçok küçük Haçlı seferi düzenlendiği kabul edilmektedir.

Hatta 1212 yılında, zihinleri Müslüman düşmanlığı ile yıkanan Fransa’da Stephan ve Almanya’da Nicholas isimli iki kişinin önderliğinde, yaklaşık 30.000 çocuk Kudüs üzerine Haçlı seferine çıkmıştır. Fransa ve Almanya’dan toplanan sadece çocuklardan oluşan Çocuk Haçlı Ordusu, yola çıktıktan sonra Kudüs’e yaklaşamadan açlık, deniz kazası ve saldırılar sebebiyle perişan olmuş; hayatta kalan çoğu çocuk ise Venedikli köle tacirleri tarafından satılmıştır.

Haçlı seferlerine katılan askerler, o dönemde kendilerini Hristiyan hacı olarak tanımlamışlardır ve giysilerinin üzerlerine haç diktikleri için bu seferlere "Haçlı seferleri" ismi verilmiştir. Zaten Haçlı seferlerinin numaralandırılması da on sekizinci yüzyıldan sonraki tarihçiler tarafından yapılmış olup, o dönemde Haçlı seferlerine katılanlar, kaçıncı Haçlı seferine katıldıklarından ve kendilerinden önce kaç Haçlı seferi yapıldığından habersiz bir şekilde gitmişlerdir.

Tarih boyunca Haçlı ordusu, sadece Kudüs ve Orta Doğu’yu ele geçirmek için değil, Katolik olmayan diğer Avrupa halklarını hizaya getirmek için de oluşturulmuştur. Özellikle İskandinavya’da bulunan Pagan inancıyla yaşayan halkları Hristiyan yapmak için Haçlı seferleri düzenlenmiş ve kanlı saldırılar sonucunda amaçlarına ulaşmışlardır. Ayrıca, Haçlı ordusu Güney Fransa ve Bosna’da bulunan ve sapkın olarak anılan Kathar mezhebine bağlı toplulukları da Hristiyanlaştırmak amacıyla kanlı seferlerde bulunmuşlardır.

Haçlı Seferlerinin Sonuçları

haç
Haçlı Seferleri Harita

Haçlı seferleri, Müslüman halklara çok büyük zarar vermesinin yanı sıra Ortodoks Hristiyanlara da büyük felaketler getirmiştir. Özellikle Bizans İmparatorluğu, Haçlıların yağma ve talanlarıyla yıpranırken, dördüncü Haçlı seferi sırasında Konstantinopolis, yani İstanbul’un alınmasıyla ülkede kısa süreli bir Latin İmparatorluğu kurulmasına sebep olmuştur. Bu durum, Anadolu’daki istikrarın bozulmasına yol açmış ve İznik tekrar Bizans’ın eline geçerken, birinci Haçlı seferleri sonucunda Antakya ve Urfa’da Hristiyan Kontlukları kurulmuştur. Bizans’ın Batı Anadolu’da hakim konuma yükselmesiyle birlikte Anadolu ekonomik açıdan büyük zarar görmüştür.

Haçlı seferleri, politik amaçlı olup dini duygular sömürülerek yürütülmeye çalışılmış ve Orta Doğu ile Anadolu’da pek çok masumun ölümüne sebep olmuştur. Haçlı seferleri sonucunda Avrupa’da derebeyliklerin gücü zayıflayarak merkezi imparatorların güç kazanmasına yol açmıştır. Ayrıca, Haçlı seferleri ile Avrupalılar, İslam medeniyetini yakından tanıyarak kendilerine anlatıldığının tersi bir durumla karşılaşmışlardır. Avrupa, düzenledikleri Haçlı seferleri sırasında kağıt, matbaa, barut ve pusula gibi yeniliklerle tanışmış ve matematik biliminin öğrenilmesiyle birlikte bu bilgiler Avrupa’ya taşınmış, böylece Rönesans’ın kapısı aralanmıştır.

 Son Haçlı İttifakı

Son Haçlı ordusu, II. Murad döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nu Balkanlardan atmak isteyen Sırp, Bulgar, Bizans ve Macar krallıklarının, papanın çağrısı üzerine ordularını birleştirip Osmanlı'ya saldırması sonucu oluşmuştur. Haçlılarla ittifak yapan beylik ise Karamanoğulları olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu'daki rakibi Karamanoğlu beyliği, papanın çağrısı üzerine toplanan ve başında papanın atadığı Hünyadi Yanoş'un (Macar) bulunduğu Haçlı ordusunun Balkanlara saldırması ile eş zamanlı olarak Anadolu topraklarında da Osmanlı'ya karşı saldırı başlatmış ve sonucunda Osmanlı İmparatorluğu ile Haçlılar arasında Edirne-Segedin anlaşması imzalanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu da pek çok Haçlı ittifakı ile savaşmış ve mücadele etmiştir. Haçlı seferleri genel olarak Orta Doğu'ya düzenlenen seferler olarak isimlendirilse de, Osmanlı ve Müslüman halkları Avrupa'dan atmak için çok sayıda Haçlı ittifakı yapılmış ve genel olarak Osmanlı İmparatorluğu hedef alınmıştır. Niğbolu, Varna ve Kalanik savaşları bunlardan bazılarıdır. Çoğu tarihçiye göre II. Viyana kuşatması, Balkan Savaşları ve hatta I. Dünya Savaşı da Haçlı seferlerinden bazıları olarak değerlendirilmektedir.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski