Dünyanın en güzel ve en önemli
şehirlerinden biri olan İstanbul, tarihi geçmişi olarak da önemli büyük bir
şehirdir. 3 farklı İmparatorluğa (Roma, Doğu Roma ve Osmanlı) başkentlik yapan
bu kadim şehir, tarihin çeşitli dönemlerinde farklı isimler ile anılmıştır.
Yenikapı’ da yapılan kazılar sırasında bulunan tarihi kalıntılar sayesinde, bu kadim şehrin geçmişinin M.Ö. 8500
yıllarına dayandığı anlaşılmıştır. M.Ö 667 yılında Yunanistan’dan buraya gelerek yerleşen Dor’lular şehre ilk olarak
krallarına(Byzas) ithafen Byzantion ismini vermiştir.
İstanbul’un önemi ve tarihi
kimliği, Roma İmparatoru Konstantin’in şehre gelerek 330
yılında Roma imparatorluğunun başkenti olarak ilan etmesiyle başlamıştır.
Hristiyanlığı ilk kabul eden Roma İmparatoru ve Hristiyanlığın küresel bir
din olmasını sağlayan İmparator olarak görülen Konstantin, bugün Hristiyan
dünyası tarafından 13. Havari olarak anılmaktadır. Konstantin, Roma tarihi ve
Türk tarihi ile ilgili önemli bir imparatordur. Kendi
kurduğu şehre büyük bir heykeli yapılmış ve bu heykelin elinde büyük bir küre
yer almıştır. Türkler için bu küre o dönem Kızıl Elma olarak nitelendirilmiş ve
İstanbul’un fethi ile kızıl elmanın Ayasofya minarelerinden düşürüldüğü
sembol sayılmıştır. 337 yılında Konstantin’in ölümünün ardından, eskiden balıkçı
barınağı olarak kullanılan ve Konstantin’in başkent ilan etmesiyle önemi artan bu kadim şehrin halkı, ona ithafen Konstantinopolis (Konstantin’in Şehri) adını vermiştir.
Şehir başkent ilan edilince 330
yılında Nova Roma (Yeni Roma) adı verilse de bu isim halk tarafından
benimsenmemiş ve şehrin ismi 337 yılından itibaren Konstantinopolis olarak
anılmaya başlanmıştır. İstanbul, Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet
tarafından 1453 yılında fethedilene kadar, 1006 yıl süre Byzantion, 1116 yıl süre ise
Konstantinopolis ismini kullanmıştır.
İstanbul, Türkler tarafından
fethedildikten sonra başkent olarak ilan edilmiş ve Cumhuriyetin ilanına kadar
başkent olarak kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul ismi üzerinde
tartışma yaşandığı görülmemektedir. Müslüman kaynaklarda ve Arapçada İstanbul’un
ismi o dönem Konstantiniyye olarak geçmiştir. Bu sebepten Selçuklularda bu
ismi kullanmış, daha sonra yani Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise Konstantiniyye isminin
kullanıldığı görülmektedir. Osmanlı padişahlarının İstanbul’un ismi ile ilgili olarak özel bir önem göstermedikleri görülmektedir. Sadece Padişah III. Mustafa’nın
Hilafetin başkenti manasıyla “ İslambul “ ismini hattı
hümayunlarında kullandığı görülmektedir. Onun haricinde Osmanlı döneminde genel olarak Konstantiniyye
isminin kullanıldığı görülmektedir.
Sultan 2. Mahmut
döneminde Konstantiniyye isimli altın basılması ve Sultan 2. Abdülhamid’in
saatinde yazan Konstantinopolis yazısı bunlara örnektir. Ancak Osmanlının resmi
yazışmalarında Hilafetin merkezi manasıyla İstanbul adına “Darülhalife“ yada
Saltanatın merkezi manasıyla “Makarrı Saltanat“ kullanılmıştır.
Osmanlı da halk arasında ise Mutluluk Şehri manasına gelen “Dersaadet” ve Büyük Dergâh anlamında
“Asitane”
kullanıldığı görülmektedir.
Peki İstanbul Adı Nereden Gelmektedir.
İstanbul ismi Rumca “is-tin-polis”yani
şehire/kente manasına gelen kelimenin Türkçeleşmiş halidir. İstanbul, Türklerin
eline geçmeden önce ismi Konstantinopolis iken bu bölgeye gelen insanların şehri
sorması üzerine Stanpolis yâni şehir tarif edilmesi üzerine kullanılmış ve
Türkçeleşerek başına “İ“ ve “I” harfleri gelerek İstanbul ismi dile
yerleşmiştir. İstanbul adı olarak değişik ifadeler ile 10. Yüzyıl ve 11.
Yüzyılda önce Arap daha sonra Türk kaynaklarında geçmeye başlamıştır. Yani İstanbul
isminin anlamı Roma döneminde kullanılmış İstinbolin, Sitanbul, Istinpol
(Istinpolis) yada Estambol farklı adların telaffuzu sonucu ve daha sonra “i”
harfi eklenerek Türkçeleşmesinden gelmektedir. Arap kaynaklardan dilimize yerleşen şekli olan "İstanbul" ise 9. yüzyılda başlayan İstanbul'un İslam orduları tarafından kuşatılması ile başlar. Arap orduları bölgeye geldiklerinde çevredeki köylülerin İstanbul şehrinden Stin-polis yada Stinpol şeklinde (Şehre) bahsettiklerini duymaları ve bu ismin Aarpça telaffuzunun Stanbul şeklinde söylenmeye başlanması ile İstanbul ismi önce Arap kaynaklara ardından Türk diline yerleşmiştir. Yani İstanbul isminin efsanesi buradan çıkmıştır.
Çeşitli medeniyetlerde farklı
isimler kullanılan İstanbul için Latince ”Nova Roma, Bizantium”, Rumca
“Konstantinopolis, Megali Polis, Istinpolin”, Ermenice “Vizant, Stimbol”,
Viking dilinde “Miklagord”, Balkanlarda "Stambul” denirken, Ruslar ise "Çarigrad" (Çarın Şehri) isimlerini kullanmışlardır.
Viking dilinde İstanbul ne alaka
derseniz, Vikingler için İstanbul çok önemli bir şehir olmuştur ve Vikingler
Bizans döneminde paralı askerlik yapmış ve hatta Bizans kralının özel
korumalığını yapan sadece Vikinglerden oluşan bir grup bulunmaktaydı.
Tarihte İstanbul olarak bahsedilen yer aslında bugünkü İstanbul sınırları ile ilgisi yoktur. Tarihte İstanbul olarak bahsedilen yer bugün sur içidir. Zaten Anadolu yakası uzun yıllar Kastamonu'ya bağlı bir bölge olarak görülmektedir. Taksim ve çevresi bile eski tarihte İstanbul olarak geçmemektedir.
Tarihte İstanbul olarak bahsedilen yer aslında bugünkü İstanbul sınırları ile ilgisi yoktur. Tarihte İstanbul olarak bahsedilen yer bugün sur içidir. Zaten Anadolu yakası uzun yıllar Kastamonu'ya bağlı bir bölge olarak görülmektedir. Taksim ve çevresi bile eski tarihte İstanbul olarak geçmemektedir.
Batı dünyasında ise İstanbul
yerine sadece Konstantinopolis kullanılıyordu. Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Batıyı çağrıştıran bu ismi resmen yürürlükten kaldırarak, kentin
tek adının İstanbul olarak hem yurt dışında hem yurt içinde kullanılması için 28.03.1930
tarihli Türk Posta Hizmet Kanununu çıkarttırmıştır.
O dönem, Türkiye Posta Genel Müdürü, İsviçre’de bulunan Uluslararası Posta, telefon ve telgraf Teşkilatına
bir yazı yollayarak, yurt dışından İstanbul’ a gönderilen postalarda, İstanbul
yerine Konstantinopolis yazılması durumunda, mektupların geri gönderileceğini ve
bundan sonra gönderilecek mektuplarda resmen İstanbul yazılması gerektiğini
bildiren yazı yollamıştır.
İstanbul’un fethi, batı dünyası
için bugün bile halen açık olan bir yara, bir travmadır. Öyle ki 1919 yılında
İşgal orduları İstanbul’a geldiğinde İngiliz komutan Allenby, İstanbul’a
beyaz bir at üzerinde giriş yapmıştır, bunun sebebi ise Fatih Sultan Mehmed’in Konstantinyye’ye
girişine tersten bir cevap vermek için "şimdi biz geri alıyoruz" demek istese de yine
Türk kudreti ve cesareti sayesinde emellerine ulaşamamışlardır.
Aslında sanılanın aksine Konstantinopolis
ismi Rumca değildir ve Yunanlılardan gelmemektedir. Sebebi ise kente
ismini veren ve Romanın başkenti olarak ilan eden İmparator Konstantin’in Rum
olmamasındandır. Konstantin ne Yunandır ne de Rumca bilmektedir. O dönem Roma
toprağı olan Sırbistan’ ın Naissos (NİS) kentinde doğmuş ve İtalyan kökenlidir.
Ancak, İstanbul isminin resmi
olarak konulmasına gerekçe olan, batıyı çağrıştırma düşüncesine uygundur. İstanbul ismi ne zaman verildi yada Konstantinopolis ne zaman İstanbul oldu denirse resmi olarak Cumhuriyet ilan edildikten 7 yıl sonra 1930 yılıdır.
Görüldüğü gibi İstanbul
tarih boyunca çeşitli isimlerle telaffuz edilmiş ve şehre gelen her medeniyet kendi
kültür ve birikimine göre çeşitli isimler vermiştir. Osmanlı İmparatorluğu bu
duruma herhangi bir müdahale gereği duymamıştır. Bu durum Osmanlı
İmparatorluğunun kendine ne kadar güven duyan bir devlet olduğunu ve
hoşgörüsünü gözler önüne seren bir durumdur.
Yorum Gönder