30 Mart 1432 pazar günü, o günlerde Osmanlı başkenti olan Edirne sarayında büyük bir sevinç yaşanıyordu. Sultan II. Murad'ın dördüncü oğlu dünyaya gelmişti. Bu çocuk Osmanlı İmparatorluğunu yükseltecek, bir çağı kapatıp bir çağı başlatacak olan Fatih Sultan Mehmet'ti.
Sultan Mehmet çocukluğunu, bahçesinde kılıç sallayarak koşturduğu sarayda geçirdikten sonra, 11 yaşında geleneklere uygun olarak pişmesi için Amasya'ya yollandı. Burada özenle seçilmiş danışmanlarıyla vilayet yöneticiliği öğrenecekti.
Fatih Sultan Mehmet'in babası II. Murat batı ve haçlılara karşı sayısız sefer yapmış, yalnız 1444 yılında batılı güçlerin ikinci kez Osmanlı topraklarına girişine mani olamamıştı. İşte Sultan Murat, Mehmet'i başkentte bırakarak düşmanla savaşmaya gitti. Karadeniz'e kıyısı olan Varna'da, Osmanlı ordusu batılıları bozguna uğrattı. Başkent Edirne'de zafer havası eserken, Sultan Murat sürpriz bir kararla tahtı oğluna bıraktığını açıkladı. Sultan Mehmet daha o küçük yaşta, Konstantinopolis'i almayı kafasına koymuştu.
Herkesçe bilinen o mektup olayı bu devirde yaşandı. Yaklaşan düşmana karşı tahtta olan Sultan Mehmet, daha tecrübesiz olduğunu biliyordu ve düşmana karşı babasının ordunun başında olması gerektiğini anlamıştı. Babası ise gelmek istemiyordu. Fakat Sultan Mehmet mektupla "Eğer Padişah iseniz, buyurun ordunun başına geçin, yok eğer padişah ben isem, size emrediyorum gelip ordunun başına geçiniz." diyerek II. Murad'ı tekrar tahtın başına geçmesi için çağırdı ve ordusuyla birlikte savaşı kazandı.
Daha sonra, Şubat 1451 yılında Sultan Murat öldü ve bu kez taht kati suretle genç Mehmed'in ellerinde kaldı. Tahta çıkış teamülleri, bu dönemde net çizgide belli olmadığı için kardeşinin tahta ortak olmasını istemeyen Sultan Mehmet onu boğdurdu. Kardeş katlinin vacip olduğu bu dönemde tartışmalı da olsa Fatih Sultan Mehmet getirmiştir.
Sultan Mehmet'in sultan olması, batılılar tarafından avantaj olarak görülse de yanıldıkları çok geçmeden ortaya çıkacaktı. Fatih Sultan Mehmet Osmanlıyı cihan imparatorluğu yapmak için uğraştı ve doğu sınırındaki isyanı bastırmak için seferler düzenledi. Ülke içindeki ayrık otlarını ayıklayarak, ortalığı süt liman haline getiren Mehmet, sonunda batıya göz dikti. Hayallerini süsleyen görkemli Konstantinopol önünde duruyordu. Hem onu alacak kumandanın bizzat Peygamber'in övgüsüne mazhar olması, hem de şehrin stratejik konumu Sultan Mehmet'in iştahını kabartıyordu.
Kollarını sıvayıp, boğazın Avrupa yakasında Karadeniz'den gelecek gemileri denetleyecek bir hisar yaptırdı. Bu da Konstantinopolis'e savaş ilan etmekten başka bir şey değildi. Bizans halkı paniğe kapıldı. 6 Nisan 1453 yılında döktürdüğü devasa topları Edirne'de Macar Urban ve Sarucalı Serkan usta gibi mühendislere yaptırırken, Hristiyanların doğudaki son görkemli kalesini kuşattı. Fatih Sultan Mehmet, Venedikliler ve Macarlarla mevcut anlaşmalarını tazelemiş ve yardıma koşmaları konusunda kendini güven altına almıştı. 29 Mayıs'ta Bizans Kralı Konstantin'in şartları reddetmesi üzerine Osmanlı orduları asırlardır hiç kimseye geçit vermeyen surları aşıp şehri aldı. (Ayrıntılı bilgi için bkz. İstanbul'un Fethi)
Konstantinopolis'in alınması ile Bizans yıkıldı ve Roma İmparatorluğu tarihe karıştı. Bu olay orta çağdan yeniçağa geçişin sembolü olmuştur. Bir anda İslam dünyasının en önemli ve en prestijli imparatorlarından biri haline geldi Fatih Sultan Mehmet. Fethin ardından devasa bir imar hamlesine girişti, yaptıklarıyla o dönemde dünyanın en güzel şehri olmuştu. Birçok dilin, dinin, kültürün ve her bir köşesi ustalıkla inşa edilmiş İstanbul bir dünya başkenti haline geldi. Topkapı Sarayı onun döneminde yapılmış ve yeni saray ismi verilmiştir (1464). Yine bugün İstanbul'un en önemli simgelerinden Kapalı Çarşı da onun tarafından yaptırılmış ve inşa edilmesinde yaklaşık 25 bin kişi çalışmıştır.
Daha sonradan Fatih Sultan Mehmet babasından miras kalan devlet sistemine, Bizans idaresinin kadim gelenek ve kurumlarını da ekleyerek melez bir idare şekli ortaya çıkardı. İstanbul'u sağlama alınca, 1454 yılında tekrar kollarını sıvayan Fatih Sultan Mehmet, Ege'deki adalar ve Balkan seferlerine başladı. Ege adalarını alırken Moldovya'yı haraca bağlamakla yetindi.
Fatih Sultan Mehmet Belgrad'ta yaralanmasının ardından, son bir yılını sarayda geçirdi. Ardından 1458 yılında Osmanlı ordusuyla tekrar sefere çıkarak Atina'yı ve Yunanistan'ı fethetti. Durmadı Fatih Sultan Mehmet, 1460 yılına gelindiğinde tüm Sırbistan'ı almış, Mora'yı da Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil etmiştir. Batılıların Osmanlının yayılmasını engellemeye dönük çabaları yetersiz kalıyordu. Fatih Sultan Mehmet'in hayalleri arasında, Karadeniz'i hakimiyeti altına alarak, Karadeniz'i Türk gölü haline getirmek vardı. Bu sebeple yola koyulan Sultan, Pontus Rum İmparatorluğuna son vererek, Amasra'da bulunan Candaroğlu Beyliğini de topraklarına kattı. Sırayla 1475 yılında Kırım'ın fethi ile Karadeniz bir Türk gölü haline geldi. Bu sayede Karadeniz'deki Ceneviz üstünlüğü sona ermiş ve İpek Yolu'nun tüm denetimi Osmanlıların eline geçmişti.
Fatih Sultan Mehmet, Avrupa'ya doğru büyük bir sefere hazırlanıyordu ve hedefinde Venedik vardı. Mart 1463 yılında, Osmanlıların Bosna'yı alması Venediklileri korkuttu. Tam Venedik alınacakken bu sefer Karamanoğlu Beyi Uzun Hasan, Osmanlıya savaş ilan etti. Perslerin de desteğini alan Uzun Hasan, Fatih'in başına bela olmak istiyordu. Tokat'ı alan Uzun Hasan, Batı Anadolu'ya dümen kırdı. Fatih Sultan Mehmet, Erzincan ovasında Uzun Hasan'ı yenerek, bütün Anadolu'nun tartışmasız lideri olmuştu. Uzun Hasan'ı yenmesinin ardından 40 bin kadar esiri serbest bırakmıştır.
Fatih Sultan Mehmet, her ne kadar doğu meselesi ile uğraşsa da akıncılar, Adriyatik Denizi'nin doğu kısımlarını vurmaya devam ediyordu. Venedik'in paçaları tutuşmuştu. Fatih Sultan Mehmet o kadar ustaca hamleler yapıyordu ki doğuya bakarken batıyı hesaplıyor, batıya bakarken doğuyu çekip çeviren bir imparatordur. Osmanlı güçleri Arnavutluk, Eflak ve Macaristan'ı vurmaya devam etmiş ve bu arada kan kardeşi olduğu söylenen, bir zamanlar Osmanlının başına bela açmış olan ve Drakula efsanesi ile bilinen III. Vlad Osmanlıların deyimiyle Kazıklı Voyvoda'yı yenerek başını kestirmiştir.
1476 yılında tekrar ordusunun başına geçen Fatih Sultan Mehmet, Arnavutluk'un tamamını Osmanlı toprağı haline getirdi. 1479 yılında ise Venedik'le barış yapıldı. Bu barış ile birlikte Venedik, Fatih Sultan Mehmet'e vergi ödemeye başladı. Sultan gözünü Venedik'in ötesine dikmişti. Osmanlı birlikleri Otranto'ya çıktı. Osmanlı askerleri İtalya'ya yürüyor, bir yandan Roma'ya karşı akınlar yapılırken, diğer yandan Mısır ve Suriye'ye karşı seferler düzenleniyordu. Aynı zamanda Rodos kuşatılıyor ve Karadeniz Türk gölü haline getiriliyordu. Bugünler için bile, günümüz modern ordularının en büyük korkusu olan, aynı anda birkaç farklı cephede savaş, o günlerin Osmanlısı için, sıradan bir olay olup, altından başarıyla kalktığı bir gerçeğe dönüşmüştü.
İmparatorluğu kat ve kat genişleten Fatih Sultan Mehmet, bu kadar büyük başarılara rağmen sağlık durumu pek iyi değildi. Hayatı boyunca gut ve romatizma ağrıları çeken Sultan, 1 Mayıs 1481 yılında batı seferine çıkmaya hazırlanırken fenalaşarak hayatını kaybetti ve ölümü hala tartışmalar içermektedir. Zehirlenerek öldürüldüğü söylentiler arasındadır. (Bkz. Fatih Sultan Mehmet'in ölümü) Daha öncesinde Venedik tarafından tertiplenen 14 suikast girişiminden kurtulması bu iddiayı güçlendirir. Hatta bunun dışında Kazıklı Voyvoda üzerine çıktığı Romanya seferinde de kendisine suikast düzenlendiği ve kurtulduğu yer alır.
Fatih Sultan Mehmet, dünya imparatorluğu hayalini gerçekleştiremeden ölse de, arkasında fırlatılmaya bekleyen roket gibi bir İmparatorluk bırakmıştı. Osmanlı etkisini doğudan güneye Balkanlara hatta İtalya yarımadasına dek iletmeyi başardı. Osmanlı, gerçek anlamda bir imparatorluk olmayı Fatih'in icraatları sonucu başarmıştır.
Babası Sultan Murat ile başlayan ve Fatih Sultan Mehmet'le devam eden "Topraklarını fethet, kimliklerini değil" şeklinde özetlenebilecek politika, bu dönemde faaliyete geçti ve bu politika imparatorluk tarihi boyunca sürdürüldü. Osmanlı bu sayede batılılar gibi sömürgeci açgözlü değil, gittiği yerlerin hakim olduğu din ve dil sınıfını empoze etmemiş, fetih ve yerleşme politikasından uzak durmuş, daha pek çok mevcut yapıyı koruyarak kendi egemenliğini entegre etme yoluna gitmiştir. Bu sebepten, Osmanlının hüküm sürdüğü topraklarda hala ülkelerin gelenek ve görenekleri yıllarca devam edebilmiştir.
Fatih, İstanbul'un fethinin ardından, kendisini Doğu Roma İmparatorluğunun varisi görmüş, Kayser-i Rum unvanını benimsemiş, kendisine nihai hedef olarak Roma'yı seçmiştir. Roma İmparatorluğunu Müslüman bir imparatorun idaresi altına almaya çalıştığı konusunda herkes hemfikirdir. Kendisinin İtalyan kültürüne ilgi duyduğu bilinmektedir.
Fatih, tahta çıkana kadar Osmanlı tarihinde kelam, mantık ve fıkıh önemli yer tutarken, onunla birlikte felsefi ve bilimsel dönüşüm de gelişmeye başladı. Şahsi olarak felsefeyle yakın ilişkide olan Fatih, özellikle Aristo ve statik felsefeyle meşgul olduğu bilinir. Ayrıca iyi bir şair olduğu ve 30'a yakın şairi maaşa bağladığı bilinmektedir. Dahası Fatih'in 7 dil bildiği düşünülmektedir.
Ayrıca, Roma'yı almaya kararlı görünen Fatih Sultan Mehmet'e, Papanın
"Hristiyanlığı seç ve bana tabi ol, seni doğunun ve batının hakimi yapayım" şeklinde mektup yazdığı geçmektedir.
Fatih Sultan Mehmet, tahta geçtiğinde 900 bin kilometre kare olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin kilometrekareye çıkarmıştır. Ölümünün ardından Papa kutlama amacıyla, 3 gün boyunca çanlar çaldırmıştır. Venedik elçisi onun ölümünü ülkesine bildirdiği mesajda "Büyük Kartal öldü" demiş, Hristiyanların, Konstantinopolis'in düşmesini dünyanın sonu olarak değerlendirmiş ve Fatih Sultan Mehmet'i de deccal olarak nitelendirmişlerdir.
Fatih İstanbul'u aldığında 21 yaşındadır. Bizans'a son verdikten sonra Son Bizans Kralı Konstantin'in hiç varisi olmaması sebebiyle onun abisi Teodor'dan olma üç yeğenini sarayına almış ve ikisi (Has Murad Paşa ve Mesih Paşa) sadrazamlık yapmıştır. Sultan II. Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman'dan önce kanunname hazırlatmıştır. Herkesi benimseyen hukuk kuralları örfi hukuk olarak isimlendirilmiştir. Çağdaş tarih yazıcılığı onun döneminde başlamış ve büyük bir kütüphane kurdurmuştur. Sultan Mehmed okumayı çok seven bir padişah olmuştur. Bizzat kendisi ordunun başında 25 sefere katılmıştır. 32 yıllık saltanatı boyunca 2 imparatorluk, 4 adet krallık ve 11 prensliği kendisine bağlamış bir sultandır. Fatih Sultan Mehmet Osmanlı İmparatorluğunun 7. Padişahıdır ve Avrupa'da Grand Turco yani Büyük Türk lakabıyla bilinir.
Çoğu tarihçiye göre en büyük Türk hükümdarıdır. Ünlü İtalyan ressam Gentile Bellini'ye portresini yaptırmıştır. Daha sonra bu portre oğlu II. Bayezid tarafından atılır. Homeros'un ünlü eseri İliada'yı okumuş ve çok beğenmiştir. İstanbul'u alarak Truva'nın intikamını aldığını düşünmüştür. İstanbul'un fethine sürekli karşı çıkan Çandarlı Halil Paşa'yı fetihten sonra öldürtmüş ve bu olay ile Çandarlı Osmanlı tarihinde ilk idam edilen sadrazam olmuştur.
Yorum Gönder