14. Louis, (1638-1715) "devlet benim" demiş ve Fransa'yı dünya devi yapmıştır. Fransa'nın en uzun süre tahtta kalan kralıdır. Babası 13. Louis o henüz dört yaşındayken ölünce, taht 14. Louis'e kalacaktı. Bacak kadar çocuk yılgın, istikrarsız neredeyse batık durumda ki Fransa'nın başına geçmiştir.
Haliyle koskoca devlet çocuğun eline bırakılmayacağı için annesi ve annesinin yakın sırdaşı ve aşığı İtalyan başbakan, kardinal Mazarin ile birlikte iktidarı devralmıştır. Çocuk XIV. Louis serpilip kral olana dek annesiyle kardinal, icraatlarıyla monarşinin gücünü pekiştirecek, soyluları kızdıracak ve en sonunda büyük bir iç savaşa neden olacaklardır. Neyse ki hünerli Mazarin ayaklanmayı bastırır. Ancak 14. Louis gençliğinde, bilinçaltına işlenen ayaklanma korkusu ile yaşamaya mahkûm olmuştur. Bu nedenle kendisine, krallığı boyunca hiç muhalif bırakmamıştır.
Mazarin 1650'li yıllarda İspanya ile barış anlaşması yapmış ve ülkeyi derleyip toparlayınca Fransa, Avrupa'nın önemli güçlerinden biri olmuştur. Tüm bunlar yaşanırken iyice serpilen 14. Louis, 22 yaşına geldiğinde kuzeni İspanya kralının kızı ile evlendi. Siyasi bir evlilikti. Mazarin 1661'de ölünce 14. Louis nihayet resmen işin başına geçti. Tek başına her şeyi ben yöneteceğim dedi ve "Ben Tanrı'nın temsilcisi ve monarşinin elindeki gücü sonuna dek kullanmak bana verilmiş ilahi bir haktır" diyerek güneşi kendine sembol seçti. Böylece 14. Louis "güneş kral" olarak tarihe geçişi de bu şekilde olmuştur. Onunla özdeşleşen "devlet benim" çıkışı da monarşik yaklaşımın ürünlerinden biridir.
İdareyi ele alır almaz hemen Fransa'da hem de denizaşırı sömürgelerde reformlarla ekonomiyi mali disipline soktu. Bütçe açığını azalttı, sanayi üretimi artarken orduyu modernize etti. Her zaman sorun yaratmış olan soylu kesimi tavladı. Bu sayede onların karışıklık çıkarmasını önledi.
Daha sonra güneş kral 1667'de Veraset Savaşı ile burası çeyiz olarak karıma verildi diyerek Belçika'ya saldırdı. Ardından İngiltere, İsveç ve Hollanda direnişi üzerine 14. Louis, Belçika'yı İspanya'ya iade etti. Ancak hesap kapanmamış ve tekrar savaş birkaç yıl sonra başladı. Bu savaştan çok toprak kazanan 14. Louis, Avrupa'nın en güçlü hükümdarı olarak parlamaya başlamıştı.
Birkaç yıl sonra durumu kabullenmeyen ülkelerin bir araya gelmesiyle yapılan savaşta çok acımasız oldu. Köyleri yakıp yıktığı, kimseyi canlı bırakmadığı psikolojik savaşla İspanyolları yıldırmaya çalışıyordu. Ancak Avrupa'nın başına daha büyük bir sorun açılmıştı. Doğudan Osmanlılar geliyordu. Ancak Kral Louis Almanların, Avusturyalıların ve İspanyolların kutsal ittifaka katılma isteğini reddederek, onları Osmanlılarla baş başa bıraktı.
14. Louis 1678'deki savaşlardan Avrupa'nın en kudretli ülkesi olarak çıkması sonucu, ayrıca Almanya içlerine doğru yayılma isteği, Protestanlara yönelik baskıları, yayılmacı politikaları nedeniyle irili ufaklı güçler ve ülkeler, Fransa'nın karşısına dikildi. Büyük İttifak olarak tarihe geçen ittifak ile Fransa yaklaşık 10 yıl savaştı. Fransa bu büyük kapışmadan elindeki toprakları muhafaza ederek çıksa da, kaynakları çok azalmıştı. Bu savaşın ardından İspanya kralı Charles ölünce ortada büyük bir miras kalmıştır. Charles'in varisi yoktu ve İspanyol mirasa soyunan iki hanedan vardı. Biri 14. Louis, diğeri Avusturya'ydı. Habsburg yani Avusturyalıların, Charles'ın babası 4. Philip ile yakın bağları vardı, ancak bir numaralı varis 15. Louis idi. Yani 14. Louis bu durumda Fransız ve İspanyol tahtlarını birleştirip Avrupa'nın güç dengesini bozacağı için Louis'nin ağzı sulanıyordu. Ancak Charles, ölmeden kısa bir süre önce vasiyetini değiştirmiş, imparatorluğu 15. Louis'e bırakmıştı. Vasiyetname aynen şöyleydi: İspanya toprakları bütünlüğü bozulmadan 14. Louis'nin torununa kalacak ancak Fransa ve İspanya tahtları birleşmeyecektir. 14. Louis bu teklifi kabul etmezse aynı koşullarda taht Avusturyalılara kalacaktır diyordu. Tabi ki 14. Louis vasiyetin üzerine atladı ve şartları kabul etti. Koskoca İspanyol İmparatorluğu torununa kalmıştı.
Bu durumu kabullenemeyen Kutsal Roma İmparatorluğu, İngiltere, Hollanda ve ona bağlı onlarca dukalık hemen Fransa'nın karşısına dikildiği, ilk dünya savaşı olarak kabul edilen bu büyük küresel çarpışma, imzalanan ve modern Avrupa'nın mimarlarından biri olarak kabul edilen Utrecht Barışı ile İspanya'nın parçalanması sonucunda sona ermiştir. 14. Louis'nin torunu İspanya kralı olarak tahta çıksa da savaşın bir bölümü tarafların Kuzey Amerika'daki sömürgelerine bile cereyan etmiştir. Bu uzun süreli çarpışmalar serisi, Fransa'yı kıtlıklara sürükleyecek, bu da ülkeyi borç yükü altına sokacak bir duruma gelmiştir.
Askerlik onun döneminde bir sanata dönüşmüştür. Bonapart dönemi hariç Fransa'nın en ünlü mareşal ve komutanları onun devrinde boy göstermiştir. Gösterişi ve lüksü fazlasıyla seven bir yapısı vardır. Versay Sarayı'nda verdiği balolar dillere destandır. Doğudaki savaşlarla, başarılı diplomatik manevralarla Fransa'nın bugünkü doğu sınırını garanti altına almıştır.
14. Louis koyu bir Katolik olduğu için Protestan kiliselerinin yerle bir edilmesini, okullarının kapatılmasını ve din adamlarının ülkeden atılmasını emretti. Ülkedeki tüm çocuklar Katolik eğitimden geçecekti. O günlerde Fransa'da neredeyse 1 milyon Protestan yaşıyordu ve çoğu ülkenin kaymak tabakasını oluşturması nedeniyle elit tabaka kaçırılınca Protestan komşuların tepesi atmıştı. 14. Louis nihayet 1 Eylül 1715'te 77. doğum gününden 4 gün önce Versay Sarayı'nda kangrenden öldüğünde 70 yıllık saltanatı sona ermiştir.
Ayrıca 14. Louis, İtalyan bir kimyacının biyolojik silah üretimi buluşunun teklifini almış, bu buluşu beğenerek hiç kimseye söylememesi ve paylaşmaması için kendisini maaşa bağlamıştır.
Fransa'nın kültürü, tarihi ve kaderi üzerinde silinmez bir iz bırakırken, tarihi gelişmelere şahitlik etmiş bir kral olarak savaş ve şatafatlı hayat sürerek dünyadan göçmüştür. Suyu ve banyoyu hiç sevmediği, hayatında 2 ya da 3 kere banyo yaptığı bilinmektedir.
Yorum Gönder