Osmanlı Tarihinde Şehzade Orhan Kimdir? Şehzade Orhan Hain miydi Yoksa Bir Kader Kurbanı mı



Osmanlı tarihinde, hayatı boyunca Bizans'ın elinde esir tutulan Şehzade Orhan 1412 yılında doğmuştur. Çoğu kaynakta Padişah I. Mehmed (Çelebi)'nin oğlu olduğu iddia edilse de bu hususta herhangi bir görüş birliği bulunmamaktadır.

Şehzade Orhan Kimin Oğlu

Tarihçi Hammer, Dukas ve Türk tarihçi F. Dirimtekin'e göre Şehzade Orhan, Emir Süleyman'ın oğludur. Emir Süleyman ise Yıldırım Bayezid'in oğlu olup Fetret devrinin baş aktörlerindendir. Yıldırım Bayezid, Timur'a yenildikten sonra Bizans ile anlaşarak Rumeli'ye geçmiş ve burada Padişahlığını ilan etse de diğer kardeşi Musa'ya yenilmiştir. Emir Süleyman'ın Bizans'a rehin olarak (Rumeli'ye rahat geçmek için) kardeşleri Sultan Fatma Hanım ve Kasım Çelebi'yi rehin olarak vermiştir.

Wikipedia gibi internet kaynaklarında ise (genelde çoğu site, bu konuda Wikipedia'dan alıntı yapmaktadır) Sultan I. Mehmed'in ağabeyi Bizans'a rehin verilen Şehzade Kasım'ın oğludur.
Gaise ise Şehzade Orhan'ın Sultan II. Murad'ın oğlu olduğunu iddia etse de bilinen gerçek Sultan Murad'ın Orhan isimli oğlunun daha kendi sağlığında öldüğüdür.

Tüm bunlardan da anlaşılacağı üzere Şehzade Orhan hakkında net bir görüş birliği bulunmamaktadır. Tek bilinen gerçek Şehzade Orhan'ın Osmanlı hanedanı soyundan geldiğidir. Genel olarak bakılırsa Yıldırım Bayezid'in oğlu Emir Süleyman'ın oğlu ya da torunu olduğuna dair yüksek bir ihtimal bulunmasıdır.

Bizanslı tarihçi Kritovulos (Fatih ile aynı dönemde yaşamış ve çalışmalarını Fatih Sultan Mehmet'e sunmuş bir tarihçidir) Şehzade Orhan, Sultan I. Mehmed (Çelebi)'nin oğludur. Bu durumda Şehzade Orhan, Fatih Sultan Mehmed'in öz amcası olmaktadır. Ancak bu noktada bir yanlışlık olup Sultan I. Mehmed'in Orhan diye bilinen bir oğlu bulunmamaktadır.

Şehzade Orhan ve Bizans Tehdidi

Şehzade Orhan'ı tarihte önemli bir noktada tutan gelişme ise Bizans İmparatorluğu tarafından, Osmanlı İmparatorluğuna karşı özellikle Fatih Sultan Mehmed tahta çıktıktan sonra, sürekli fitne çıkartmak için Orhan'ın salıverileceği şeklinde tehdit edilmesidir. Zaten İstanbul'u fethetmeyi kafasına koymuş bulunan Fatih Sultan Mehmed için Şehzade Orhan, İstanbul Kuşatması için bahanelerden biri olmuştur. Yapılan anlaşma gereği Sultan II. Murat, Bizans İmparatorluğuna Karasu (Sakarya) Nehri çevresindeki ekili topraklardan alınan gelirden 300 bin akçe her sene haraç verilmekteydi.

Sultan Murad 1444 yılında tahttan çekilince bir otorite boşluğu doğdu ve aynı yıl Ağustos ayında Kral Ladislas, Osmanlı üzerine büyük bir haçlı seferi düzenleyeceğini ilan edince Osmanlıda büyük bir tedirginlik başladı. Halkın çoğu bu sebepten Edirne'den ayrılmıştır. Tam bu buhranda Şehzade Orhan ilk kez tarih sahnesine çıkmış ve Bizans desteğini alarak taht iddiasında bulunarak Çatalca'ya kadar ilerlemiştir. Orhan'ın bu kalkışması Şahabettin Paşa tarafından durdurulunca, Şehzade Orhan İstanbul'a (Konstantiniyye'ye) geri kaçmıştır.

Bizans 1453 yılında, Şehzade Orhan'ı daha fazla tutamayacaklarını, halkın ve Anadolu'da bulunan diğer Türk boylarının Orhan'ı sık sık ziyaret ettiğini, padişah görmek istediklerini ve Bizans'ın daha fazla Osmanoğullarını beslemeye mecbur olmadığını belirten bir mektubu Fatih Sultan Mehmed'e yollamışlardır. Ayrıca mektupta ya Şehzade Orhan'ı salarız ya da verdiğiniz yıllık haracı 2 katına çıkarın şeklinde tehditte bulunmuşlardır.

Aslında Bizans açısından zamanlama güzeldi, çünkü elçileri gönderdiği vakit Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet) Karaman seferine çıkmış ve Anadolu'daydı. Bizans'ın bu şantaj ve tehdit içeren mektubunda Şehzade Orhan'a ziyarete gelenlerin kendisine emir dediklerini ve evlilik çağının geldiğini, Bizans İmparatoru XI. Konstantin'in, Şehzade Orhan'ın masraflarını karşılayabilecek kadar zengin olmadığından bahisle, Şehzade Orhan'ın Rumeli'ye salınabileceği yazmaktadır. Yani Sultan Mehmed'in, Anadolu'da seferde olduğu bir dönemde, Şehzade Orhan'ın Rumeli'ye salınacağı tehdidi yapılmıştır.

Bizans ve Osmanlı arasındaki mektup olayında ilk olarak elçiler, Çandarlı Halil Paşa ile görüşmüş ve Çandarlı bu tehdide çok sinirlenmiştir. Fatih Sultan Mehmed ise cevabını Edirne'ye dönünce bildireceğim diyerek zaman kazanır. Sultan Mehmet Han, Edirne'ye döndükten sonra o bölgedeki tüm gelire el koymuş ve orada bulunan Rum köylülerini boşaltmıştır. Böyle bir cevap beklenmeyen Konstantin (XI. Konstantin) önce şoka uğramış, daha sonra telaşlanarak Papa V. Nikola'dan Türklere karşı destek istemiştir. Tarihçi Hammer bunu şöyle belirtmiştir "Konstantin maharetsiz ve zamansız bir hareket ile Padişah Mehmed'in fetih isteğini hemen uygulamasını süratlendirecek bir harekette bulundu" şeklinde belirtmiştir.

Şehzade Orhan olayı, Sultan Mehmed için İstanbul'un fetih sebeplerinden biri olduğu ortadadır ki zaten Fatih Sultan Mehmed, ilk tahta çıktığı 14 yaşında bile Konstantiniyye'yi almayı hedeflediğini belirtmiştir. İkinci kez tahta kati surette çıktıktan sonra ise Avrupalılar ve Bizans, ufak yaştaki Sultanı tecrübesiz, maharetsiz, zayıf karakterde görmüş ve endişelenmemişler ki ne kadar yanıldıklarını ve aslında çağı değiştirebilecek bir padişah ile karşılaştıklarını tarih gösterecektir. Bizans, Sultan Mehmet'in tahta çıkmasının ardından, Avrupa'ya bir mektup göndererek derhal Haçlı Ordusunun toplanmasını ve bu zayıf padişah varken, Fransa Kralı Charles'in başını çekeceği Haçlı Ordusunun, Osmanlı'yı yenerek önce Rumeli'den atmasını, daha sonra aynı ordunun Konstantiniyye ile birleştikten sonra Türkleri komple Anadolu'dan atabileceğini içeren bir davet yollasa da bu ordu toplanmamıştır.

Bizans'ın Şehzade Orhan ile ilgili tehdidi sadece süreci hızlandıran bir hareket olmuştur ki Fatih Sultan Mehmet, Edirne'ye döndükten sonra İstanbul'un kuşatılması talimatını vermiştir.

Şehzade Orhan'ın Ölümü

Bizans'ın Şehzade Orhan üzerinde fitne hareketleri ve onu kullanma isteği sonuna kadar devam etmiştir. Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul'u kuşattığı sırada dahi Şehzade Orhan'ı Osmanlı İmparatoru ilan etmiştir. Ancak Sultan Mehmed kuşatmaya hız kesmeden devam etmiş ve sonunda muvaffak olmuştur. (29 MAYIS 1453)

İstanbul'u fetheden Türkler ise surların içerisinde beklemedikleri bir düşman olan Şehzade Orhan ile karşılaşmışlardır. Şehzade Orhan, Bizans'ı Osmanlıya karşı koruyan, yaklaşık 600 kişiden oluşan Bizans'a bağlı Türk birliğine komuta etmiştir. Bu birlik Samatya-Kumkapı arasını korumak ile görevlendirilmiştir.

Çoğu yerde Şehzade Orhan'ın, İstanbul fethedildikten sonra keşiş kılığında kaçmaya çalışırken yakalandığı ve öldürüldüğü söylenmektedir. Bu ifade özellikle ünlü Alman tarihçi Babinger tarafından öne sürülmüştür. Buna göre Şehzade Orhan, İstanbul'un Osmanlı tarafından fethedilmesinden sonra, gizlice kaçmaya çalışmış ve keşiş kılığına girmiştir. Ancak şüpheli hareketleri üzerine yakalanmış ve Sultan Mehmed tarafından idam edilmiş, ya da diğer bir ifade ile yakalandıktan sonra başı kesilmiş ve Şehzade Orhan'ın kesik başı Fatih Sultan Mehmet'e gösterilmiştir. Kesinliği bilinmeyen bazı kaynaklarda ise İstanbul'un Türklerin eline geçtiğini görünce surlardan atlayarak intihar ettiği şeklinde aktarılmıştır.

Şehzade Orhan Hain mi

Şehzade Orhan olayı fitne ve entrikalar ile kardeşi kardeşe vurdurtma olayının vahim bir göstergesidir. Tarihte Şehzade Orhan hain olarak geçse de, aslında kendisi hayatı boyunca Bizans'ın elinde mülteci olarak bulunmuş bir tutsaktır. Yani yapabileceğini yapmış ve esir olarak yaşadığı kişilerin boyunduruğunda hareket etmiştir. Bu sebepten aslında Şehzade Orhan için kader kurbanı da denilebilir. Sonuçta ondan önce gelen bazı Osmanlı şehzadeleri gibi, Bizans ile tahta çıkmak için sonradan antlaşmalar yapmamış, kirli entrikalar ve ihanetlere girmemiş, zaten esir olduğu ülkede kendisinden beklenileni gerçekleştirmiştir. Şehzade Orhan, Bizans'ın elinde Osmanlıya karşı kullanmak üzere bekletilen bir maşa olmuş, Bizans sürekli Osmanlı içişlerine bulaşmak ve Saltanatı zayıflatmak için Orhan'ı kullanmıştır.

Şehzade Orhan'ın ölmeden kısa bir süre önce, vaftiz edildiği konusuyla alakalı herhangi bir kesin bilgi bulunamamaktadır. Ayrıca Şehzade Orhan ile ilgili Türk tarih kaynaklarında hayatıyla ilgili pek bilgi bulunmamakta, hakkında söylenen çoğu bilgi yabancı kaynak ve tarihçilerden alınmıştır. Yine Sultan I. Mehmed döneminde, 1420 yılında hükümdarlığını ilan etmesi üzerine gözlerine mil çektirilip Bursa'da ikamete mecbur bırakılan Şehzade Orhan Çelebi ile karıştırılmamalıdır. Yani görünen o ki Mehmed adında iki Osmanlı Padişahı da yine Orhan adındaki iki şehzadeden zorluk çekmişler ki bu da tarihte garip bir tesadüf olarak görülmektedir.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski