Fizan'a Kadar Yolun Var Sözü Nereden Gelir - Fizan Nerededir

d

Dilimize yerleşen, uzak bir diyarı anlatan "Fizan'a kadar yolun var" ya da "seni Fizan'a sürerler" sözü nereden gelmektedir? Peki, gerçekten Fizan diye bir yer var mı? Bugün Fizan nerededir?

Bugün Fizan Nerededir

Fizan'ın Harita Üzerinde Yeri

Fizan'a sürülmek deyimi dilimize 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı'dan gelmektedir. Fizan, bugün Libya topraklarında kalan uçsuz bucaksız çöllerle çevrili bir kent olup, Osmanlı'nın Afrika içlerine kadar uzanan son şehri olma özelliğini taşımıştır.

Peki, "Fizan'a kadar yolun var" ile ne anlatılmak istenmektedir? O dönem Fizan (bazı kaynaklarda Fezzân olarak geçmektedir), Osmanlı'da devlet görevinde bulunmuş ve devlet aleyhine fikri suçlar işleyen kişilerin idam cezası yerine tercih edilen sürgün yeriydi. Fizan, etrafı çöllerle çevrili olan oldukça zor şartlarda yaşanan ve seyahat imkanı (yaklaşık bir buçuk ay deve sırtında yapılan) oldukça meşakkatli bir bölgeydi. Bugün nüfusu yirmi bin civarı olan Libya'nın güneyinde yer alan ve sahile altı yüz kilometre uzaklıkta bulunan Fizan, Osmanlı döneminde Trablusgarp Beylerliği'ne bağlı bir kent olmakla birlikte o dönem nüfusunun yaklaşık beş bin civarında olduğu bilinmektedir.

Abdülhamit Han döneminde Sultan İkinci Abdülhamid, devlet aleyhine propaganda yapan ve devlet görevinde bulunan kişilerin cezası kesinleştikten sonra idam cezası gerektiren suçlarda idam hükmünü uygulamak yerine uzak bir diyar olan Fizan Bölgesi'ne sürmeyi tercih etmiştir. Bu sayede kişi, Osmanlı'nın en ücra bölgelerinden biri olan Libya'nın çöllerle çevrili Fizan'a sürgün ediliyor ve böylelikle idam edilmek yerine sürgünde affedilmeyi bekliyordu. Böylelikle devlet aleyhine suçlar işleyen kişi, Fizan'da etkisiz hale getiriliyordu. Bu da o dönem idama göre en makul cezalardan biri olmuştur.

Fizan Nasıl Fethedildi

İlk olarak yedinci yüzyılda Emeviler tarafından fethedilen Fizan bölgesi, çeşitli kavimlerde el değiştirirse de on altıncı yüzyılın başlarında Kuzey Afrika'yı İspanyol işgalinden kurtaran Barbaros Hayrettin Paşa'nın bu bölgeyi Osmanlı'ya bağlaması sonucu Kanuni Sultan Süleyman'ın Trablusgarp'ı hakimiyeti altına alması ile Fizan da Osmanlı topraklarına bağlanmıştır.

Peki Fizan'a Nasıl Gidilirdi

O Dönem Fizan'a Ulaşmak İçin Yaklaşık 45 Günlük Deve
Sırtında Zorlu Çöl Yolculuğu Gerekliydi

O dönemde Fizan'a ulaşmak için yaklaşık kırk beş günlük deve sırtında zorlu çöl yolculuğu gerekliydi. Türkiye ile Fizan arası mesafe yaklaşık dört bin beş yüz kilometre olup, şimdi dahi o bölgeye otobüsler ile yolculuk oldukça zor olsa da Osmanlı döneminde Fizan'a yolculuk kat ve kat daha zordu. İstanbul'dan yola çıkan asker eşliğindeki sürgün ile ceza alanlar, Trablusgarp limanına gemiler ile getirilir ve daha sonra Trablusgarp'tan develer sırtında çölün içerisinde kum fırtınaları eşliğinde kırk beş günlük oldukça zorlu bir yolculuk başlardı.

Zorlu çöl şartları geçildiği takdirde hayatta kalanlar Fizan bölgesine yerleşir ve burada yaşamaya devam ederdi. Fizan'da yaşayan kişiler, etrafının tarıma elverişsiz oluşu ve hayvancılığın da neredeyse olmayışı sebebiyle doğa şartları ile oldukça yüksek derecede zorluk çeken bireylerden oluşmuştur. Fizan'a sürgün giden cezalı kişiler zamanla aynı yerli halk gibi uzun süre açlık ve susuzluk çekmeye alışmışlardır.

"Seni Fizan'a sürerler bilmiş ol" deyiminin geçtiği Fizan, bu nedenle Osmanlı döneminde en korkulan sürgün yeri olmuştur ve bu sebepten dilimize deyim olarak yerleşmiştir.

Fizan, Osmanlı sancağının Afrika'ya uzanan en uç noktalarından biri olup, uçsuz bucaksız Orta Afrika topraklarında sömürgecilerin etkisi artmaya başlayınca Fizan'ın önemi de aynı oranda artmaya başlamıştır. Fizan, doğal bir hapishane görevi görmüştür. Çevresindeki uçsuz bucaksız geçilemeyen çölleri ile kaçmanın neredeyse olanaksız olduğu Fizan bölgesinde, sürgün edilenler bu bölgede etkisiz hale getiriliyor ve doğal tecrit alanı görevi görüyordu.

Osmanlı döneminde Fizan'ın tam merkezinde (Mezruk) bir Osmanlı kalesi bulunmakta ve üç yüz kadar Osmanlı askeri o bölgeyi kontrol altına almaktaydı.

Bazı durumlarda ise Trablusgarp'a gelen sürgün edilenler, yoğun siyasi etkileşimin ardından Fizan'a gönderilmekten affediliyor ve Trablusgarp'ta çeşitli görevler veriliyordu. Padişah İkinci Abdülhamid'e karşı başarısız bir darbe planı tertip ederek sürgün edilen yetmiş sekiz öğrenciden sekizi bu şekilde Trablusgarp'ta bırakılmıştır (1897).

Aynı şekilde Fizan sürgünleri arasında en meşhur olanlardan biri, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin dört kurucusundan biri olan Abdullah Cevdet'tir. O, 1895'te Fizan'a sürgün edilmiş, ardından padişahın merhameti ile Trablus Merkez Hastanesi'nde göz doktorluğu yapmaya devam etmiştir.

Bugün Fizan, Libya'da yaşanan Arap Baharı'nın ve Muammer Kaddafi'nin devrilmesinin ardından idari bir bölge olarak ilan edilmiş ve Libya nüfusunun %5 civarındaki popülasyonu Fizan bölgesinde yaşamaktadır. Fizan'ın bugünkü toplam nüfusu iki yüz elli ile üç yüz bin civarındadır. Harita üzerinde coğrafi olarak geniş bir alan gibi görünse de, büyük çoğunluğu çöllerle kaplı olduğu için küçük bir alanda yaşanabilmektedir.

Bugün kuzeyinde Berberiler, güneyinde Hatimiler ve merkezinde de az miktarda Tuareglerin yaşadığı Fizan bölgesinde, o dönem Osmanlı'dan sürgün edilen ve bölgeye yerleşerek yerlileşen, Türkçe'yi unutan hatırı sayılır sayıda Türk'ün olduğu söylenmektedir.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski