Diktatör, Latince dictatura kelimesinden türemiş, yönetimde mutlak güç ve egemenliğin sahibi olan lider anlamına gelmektedir. Latince "emir veren" manasına gelir. Türk Dil Kurumu'na göre ise diktatör, bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimseye denir.
Yani diktatörlük, devletinin yönetim şeklinin tek bir kişinin elinde olmasıdır.
Diktatörlük bir yönetim şeklidir. Tarihten günümüze pek çok devlette ortaya çıkmıştır. Genel olarak yönetimin tek bir Bireyde toplanması ve devletin onda vücut bulması şeklinde bir anlam kazanmıştır.
Yönetime bir şekilde gelen liderler(darbe,cunta,vesayet vb.) bu yönetimi güçlendirmek için ellerinden geleni yaparlar ve yıkılmaması için her türlü yolu başvurabilirler. Özellikle terörize etmek, Kaos ortamı ve şiddet gibi. Bu şiddet genelde devlet terörü şeklinde nitelendirilebilir.
Diktatörlük, Roma İmparatorluğu'nda ortaya çıkmış bir yönetim şeklidir. Julius Sezar tarihteki ilk diktatördür. Roma senatosu kendisine Savaş ortamında Cumhuriyeti yönetmesi için görev vermiş ve diktatörlük bu şekilde ortaya çıkmıştır. Tabi zamanla Julius Sezar'ın diktatörlüğü ve bugünküler arasında pek çok değişme olmuştur. Çünkü o zamanlar Diktatör, Roma Cumhuriyeti'nde, senatonun belli bir süreliğine tüm yönetim erkini hakim tutmaya deniyordu. Ancak daha sonradan günümüze kadar gelen süreçte özellikle geçtiğimiz yüzyılda diktatörlük, oldukça popüler olmuştur.
Diktatörlük çok çeşitli kollara ayrılabilir. Çok sert diktatörler olduğu gibi daha yumuşak düzlemde olanlarda bulunmuştur. İdeolojik anlamda diktatörlük, bulunduğu devlet yönetiminin hiçbir şekilde devrilmemesi ve devletin bu ideoloji yoluyla yönetilmesi şeklinde dizayn edilmiş bir yönetim şeklidir Nazi Almanyası gibi. Çünkü Nazi Almanya'sında ideoloji esas olmuştur. Rus ve Sovyet cumhuriyetlerinde ortaya çıkan diktatörlük ise totaliter diktatörlüktür. Yani devlet düzeninin hiçbir şekilde değiştirilmemesi üzerine gerçekleşmiştir. Bu tarz gerçekleşen diktatörlükte özellikle Stalin döneminde muhalif olarak görülen kimseler, sürekli idam edilmiş ve sürgüne gönderilmiştir. Aykırı görünen herkes ajanlık ve rejim düşmanlığı ile suçlanmış, paranoyakça bir anlayış hakim olmuştur.
Ilımlı diktatörlük ise kendi yönetimini ılımlı şekilde kullanan ve halkın genelde bu yönetimden memnun olduğu diktatörlük şeklidir. Tabi Zamanla bozulmalar yaşanmıştır. Tito Çavuşesku gibi örnekler bu şekilde tarihe geçmiştir.
Ortadoğu diktatörlerin de ise genelde Parti ve yönetim şeklini değişmemesi üzerine kurulu bir diktatörlükten söz edilebilir. Ortadoğu diktatörlüklerin de ortaya çıkan düzen, genelde Baas rejimi ve Partisi'nin ön planda olması ve bu düşünce ile hayat bulan devlet ile özdeşleştirilen diktatörler olmuştur. Saddam Hüseyin, Kaddafi, Esad, Mübarek örnek verilebilir. Bu ülkelerde Halk ilk etapta gitmelerini istese de daha sonradan özellikle Arap baharı ile devrilen diktatörlerin boşluğunun doldurulmasında ülkeler zorluk çekmektedirler. Bugün Baas rejiminin kanlı diktatörlüğünün en büyük örneği Suriye'de görülmektedir.
Güney Amerika'da görülen diktatörlüklerde ise genelde askeri rejim ön plana çıkmış ve genelde Amerika tarafından desteklenen tek adam diktatörlüğü görülmektedir. Burada mutlak bir askeri yönetimlerle, cuntaların yönettiği ülkeler diğer ideolojilere kesinlikle imkan vermemiştir.
Diktatörlük ilk etapta Avrupa'da ortaya çıkmış, daha sonra İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Orta doğu ve Güney Amerika'ya yayılmış bir yönetim şekli olmuştur. Diktatör, Avrupa'nın dünyaya ithal etmesinin akabinde, kanlı ve otoriter bir rejim olarak Dünya halklarına çok büyük zulümler uygulamıştır.
Diktatörler, yönetim olarak kendilerini her şeyden üstün görmekte ve devleti de kendilerine eşit tutmaktadırlar. Ayrıca bu güçlerinin elinden gitmemesi için her türlü şeyi yapmaktadırlar. Çünkü çoğu diktatörün son hallerinin örneklerinde görüldüğü gibi, diktatörlerin sonu genelde Darağacı, hapishane gibi olumsuz ortamlar ve koşullar olmuştur. Çünkü diktatör yönetiminde karşı darbeler, onların sonlarını hazırlayan olaylara vesile olmuştur.
Diktatör yönetimlerinde amaç, kendi otoritesini ve zümresini korumaktır. Bu amaçla diktatörlükte her şey yapılabilir. Totaliter ve otoriter bir rejim oluşturulduğu için basın ve muhalefet engellenir. Buna karşı çıkan herkes sabote edilir. Genelde diktatörlükte terörizm ve kaostan beslenme ön plandadır.
Çoğu diktatörün başa gelişi askeri darbeler ile olmuştur. Yani cunta yönetimi ile ülkelerini yönetmişlerdir. Çoğu diktatör, genç subay olarak hayatlarına başlamış, daha sonra ülkelerinin efsaneleri haline dönmüştür. Diktatörlerin neredeyse tamamı asker kökenlidir ve çok az istisnası bulunmaktadır.
Özellikle Muz Cumhuriyeti olarak tabir edilen gelişmemiş ülkelerde görünen diktatörlük, başını batılı ülkelerin çektiği, bu ülkelerin sevdiği bir yönetim şekli olmuştur. Çünkü hakimiyet kurmak istedikleri bu ülkelerde para ve çeşitli güç hesaplarıyla kandırdıkları kişileri kukla diktatör yapmış ve bu ülkelelere kolayca dolaylı yönden hakimiyet kurmuşlardır. Bunun nedeni de bu diktatörlük ülkelerinin genelde batılı devletlerin eski sömürgeleri olması ve bu emparyalist devletlerin kukla diktatörlerle dolaylı olarak sömürmeye devam etmek istemeleridir.
Diktatörler Bulundukları yıllarda ülkelerini ayağa kaldırsalar da, zaman geçtikten sonra ülkelerinde yarattıkları hasarlar ve onların gidişinden sonra ülkelerde çöküş kaçınılmaz olmuştur.
Diktatörlük bugün hala kullanılmakta olan bir yönetim şeklidir. Pek çok yönetici diktatör olmakla suçlansa da demokratik seçimlerin olduğu ülkeler Diktatörlük değildir. Çünkü Diktatörlükte demokratik seçimlerden bahsedilemez. Diktatörlükle yönetilen ülkelerde tek aday ve tek Parti'nin katıldığı göstermelik seçimler yapılır. Diktatörlük örnekleri sergileyen ülkeler arasında en meşhur olanı bugün Kuzey Kore, Suriye gibi ülkededir.
Yorum Gönder