Amerika'nın Demokrasi Getirdiği Adam Saddam Hüseyin


Yakın döneme damgasını vuran komşumuz Irak’ı yıllarca yöneten ve Amerikan emperyalizminin kaynakları kontrol etme çabalarını "demokrasi getirme" adı altında dünyaya tanıtan sembol isimlerden biri Saddam Hüseyin’dir. 28 Nisan 1937’de Irak'ın Tikrit şehrinde doğan Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006’da idam edilerek hayata veda etti. Arap milliyetçiliğinin öncüsü olarak kabul edilen ve Mısır’ın efsanevi lideri Cemal Abdülnasır’ı idol olarak benimseyen Saddam, Irak ordusunda yükselmiş ve ülkenin liderliğine gelerek uzun yıllar boyunca diktatörlük yapmıştır.

1958’de, general Abdülkerim Kasım liderliğindeki generaller, Kral Faysal’ı devirerek monarşiyi sona erdirmiş ve Kasım’ı başbakan olarak atamışlardır. Ancak Kasım’ın Sovyetler’e yaklaşması batı dünyasını rahatsız etmiş ve bu durum yeni bir darbe ile Ahmet Hasan El Bekir’in başa geçmesine neden olmuştur. Saddam, Baas partisinde hızla yükselmiş ve El Bekir’in yanında önemli bir rol üstlenmiştir. Hukuk eğitimini yarıda bırakan Saddam, iç güvenliğin başına getirilmiş ve Irak devletindeki gücünü artırmaya başlamıştır. Devrim Komuta Konseyi Başkanlığına seçilmesiyle kariyeri büyük bir hızla yükselmiştir.

1973’te, İsrail ve Araplar arasında yaşanan savaşların ardından petrol krizinin patlak vermesiyle birlikte, petrol fiyatlarının roket gibi yükselmesi Irak’ın hazinesini doldurmuştur. Saddam, bu fırsatı akıllıca değerlendirmiş ve petrol gelirlerini yatırımlara dönüştürerek ekonomiyi güçlendirmiştir. Ekonominin gelişmesiyle birlikte Baas Partisi de güçlenmiş ve Irak, Ortadoğu'nun en zengin ülkelerinden biri haline gelmiştir. 1972’de, Saddam millileştirme hamlesi başlatarak Irak’ta büyük bir kalkınma süreci başlatmıştır. Bu gelişmeler sonucunda Irak, Ortadoğu'nun en gelişmiş ülkesi olarak UNESCO tarafından ödüllendirilmiştir. Aynı dönemde, Türkiye ve Yugoslavya’dan yaklaşık 2 milyon işçi Irak’ta çalışmıştır. Saddam, 1974’te Cumhuriyet Muhafızlarını kurmuş ve başına Taha Yasin Ramazan’ı getirmiştir. İç ve dış gücünü artırarak büyük bir etki yaratmıştır.
Kürtler, İran’ın desteğiyle 1974’te ayaklandığında, Saddam’ın sert tutumu kaçınılmaz olmuştur. Saddam, birçok Kürt şehrini bombalamış ve yaklaşık 8.000 Kürt’ün ölümüne yol açmıştır. Ayrıca, 81.000 Şii BAAS teröründen kaçarak İran’a sığınmıştır. Bu olaylardan sonra Irak’ta kanunun adı Saddam olmuştur. 1979’da Ahmet Hasan El Bekir’i istifaya zorlayarak kendisini Irak devlet başkanı olarak tayin etmiş ve iktidarını pekiştirmek için El Bekir taraftarlarını ortadan kaldırmıştır.

Patron olduktan sonra Saddam, klasik diktatör hareketleri sergilemeye başlamış ve halk karşısında sürekli gösterişli davranışlarda bulunmuştur. 1978’de Amerika’ya yanaşmış ve batı dünyası tarafından el üstünde tutulmaya başlanmıştır. Ancak Saddam, 17 Eylül 1980’de İran ile yaptığı anlaşmayı yırtarak, İran’a karşı savaş başlatmıştır. Bu savaş, Saddam’ı uluslararası alanda daha da tanınır hale getirmiştir. ABD, İran’daki Şah rejiminin devrilmesinden memnun olmuş ve Saddam’ı bu amaç doğrultusunda kullanmıştır. Sekiz yıl süren savaşın ardından her iki ülke büyük kayıplar vermiş ve petrol altyapıları tahrip olmuştur. Ekonomiler dibe vurmuştur.
Saddam, İran'a karşı yaptığı savaş nedeniyle dışarıya yüklü oranda borçlanmıştı. Artık Irak borç içinde yüzüyordu. Üstelik savaş sonrası Irak’ta Şiilik prestiji artınca adeta Saddam Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştu. 30 milyar dolar borçlandığı Kuveyt'ten borçların silinmesini istedi. Kuveyt buna hayır deyince Saddam’ın tepesi attı. Bu olayın ardından Irak milliyetçilerinin 50 yıldır çiğnediği "ya bu Kuveyt bir zamanlar bizim değil miydi" sakızını o da çiğnemeye başladı ve tadını çok sevdi.
Ordu Kuveyt sınırına girdi. Sovyetlerle ittifaka girmemesi için sürekli kesenin ağzını açan ve İran'la savaşması için kendisine neredeyse 40 milyar dolar yardım yapan ABD acaba bu işe ne derdi? Kulağa garip gelebilir ama o dönemde Irak, Amerika'nın en çok yardım ettiği üçüncü ülke durumundaydı. Bu da herkesin dilinde olan o meşhur komplo teorisi, acaba Saddam, Amerika'nın ve masonların gizli silahı mıydı? sorusunu akla getiriyordu.
Irak birlikleri takvimler 2 Ağustos 1990’ı gösterdiğinde Kuveyt’e girdi ve ortalık karıştı. Diktatör Saddam, dünya petrol rezervinin yüzde 20’sinin üstüne oturdu.
Bu durumu tabii ki kendini dünyanın jandarması olarak gören ABD hoş karşılamadı. Üstelik Saddam Hüseyin, Kuveyt’ten sonra gözünü Suudi Arabistan’a diktiğini gösteren sinyaller gösteriyordu ki, bu duruma ABD ses çıkarmadan duramazdı. Batılı bir koalisyon kurdular ve Amerika liderliğindeki batılı koalisyon, BM şemsiyesi altında bir zamanlar İran’a karşı her yönden destekledikleri Saddam’ın ülkesi Irak’a girdi. Batı ile olan bu kavgasını "Savaşların anası" olarak tanımlayan Saddam Hüseyin, tarihe 1. Körfez Savaşı olarak geçen bu savaşın sonunda Irak ve halkını bir kez daha perişan etti. Batı, Irak ordusunu hallaç pamuğu gibi atmıştı. Birinci Körfez Savaşı’nda Irak yenildi. Irak lideri girdiği savaşla ülkenin anasını ağlatarak utanç verici bir yenilgi aldı. Fakat batı ülkeleri Saddam’ı devirmedi. Muhtemelen onun ardından ortaya çıkabilecek olası bir kaosun kendine daha pahalıya patlayacağını hesaplayarak Irak diktatörlüğünün iktidarda kalmasına izin verdi.

Saddam Mahkemede Kendini Savunurken

Tabii bunları yaparken batı Irak’ın kolunu kanadını kırmayı da ihmal etmedi. Dört bir yandan Irak devleti kontrol altına alındı. Kendi uçaklarını izinsiz uçuramaz hale gelmişti. Bu süreçte en büyük zararı bir kez daha Kürtler gördü. Saddam’dan kurtulacaklarını sanan Kürtler, ABD güçlerine savaş esnasında yardım etmişti. Ancak sonrasında Saddam baş başa kaldılar. Savaş sonrası Kürtler adeta Saddam’ın gazabına uğradı. Batı karşısındaki hizmetin intikamını Ortadoğu’daki Kürtlerden alan Saddam, Kuzey Irak’ı tam bir cehenneme çevirdi. Iraklılar BM ambargosu yüzünden çilekeş bir hayat sürdü. Kimi rakamlara göre diktatörlerinin yaptığı aptallıklar yüzünden ülkenin nefesini kesen BM yaptırımları, 500.000 üzerinde çocuğun hayatını kaybetmesine neden olmuştu.

Saddam’ın sonu, dünya çapında kaotik bir dönemi başlatan 11 Eylül saldırılarıyla gelmiştir. ABD, Afganistan’ı sorumlu tutarken, Saddam ile 11 Eylül saldırıları arasında bağlantı kurmuş ve Saddam’ın elinde kimyasal kitle imha silahları olduğu iddialarıyla 20 Mart 2003’te Irak’ı işgal etmiştir. Savaşın başlamasından üç yıl sonra, Saddam’ın elinde herhangi bir kitle imha silahı bulunmadığı ortaya çıkmıştır. ABD’nin savaşın başında ortaya koyduğu "Saddam’ın kitle imha silahları var" iddialarının sahte olduğu anlaşılınca, bu bahaneler çökmüş ve Saddam Hüseyin, 2006 yılında idam edilmiştir.

Saddam'ın Oğlu Uday Hüseyin

uday
Uday Hüseyin

Saddam Hüseyin’in suç listesi oldukça kabarıktır. İran-Irak Savaşı sırasında Halepçe’ye zehirli gaz saldırısı düzenlemiş ve yaklaşık 5 bin Kürt’ün ölümüne, 10 bin kişinin ise yaralanmasına neden olmuştur. 1987-1988 yıllarında Kürt bölgelerinde ölüm timleri faaliyet göstermiş ve 10 binden fazla kişi öldürülmüştür. İran-Irak Savaşı sonucunda batılı kaynakların tahminlerine göre yaklaşık bir milyon kişi hayatını kaybetmiştir. Kuveyt’i yedi ay boyunca işgal eden Saddam, burada yüzlerce kişiyi öldürmüştür. 1983 yılında Barzani aşiretine mensup 8 bin kişi infaz edilmiştir. Ayrıca, çok sayıda Şii din adamı da infaz edilmiştir. Saddam Hüseyin, tüm bu eylemleriyle adeta bir suç makinesine dönüşmüştür.

Saddam Hüseyin’in psikopat oğlu Uday Hüseyin’in eylemleri ise inanılmazdır. Irak futbol milli takımı dünya kupasında istediği başarıyı elde edemediğinde, Uday sporculara işkence etmiştir. Uday’ın şımarıklıkları, halkı infazları, gece hayatına düşkünlüğü ve kumar bağımlılığı, dünya siyasetinde popüler bir malzeme haline gelmiştir. Saddam ayrıca, kendisine benzeyen 8 veya 9 figüran kullanmıştır. Saddam Hüseyin, yaptıklarıyla uzun bir süre dünya kamuoyunda dikkat çekmiş ve yakın tarihin en önemli kimliklerinden biri olmuştur.

Ancak, Saddam Hüseyin’in ülkesine verdiği zararlar, onu işgal eden ABD ve batılı askerler tarafından yaşanan acılardan daha az olmamıştır. Saddam’ın ardından Irak’ta binlerce kadın tecavüze uğramış ve binlerce kişi öldürülmüştür. Ülke fiilen üçe bölünmüş ve Musul DEAŞ tarafından işgal edilmiştir. DEAŞ’tan geri çekilmesine rağmen, Irak halkı hala büyük bir karışıklık ve çalkantı içindedir. Bugün, birçok Iraklı Saddam dönemine özlem duymaktadır.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski