Dünya tarihine damga vuran ve bir çağın kapatılıp başka bir çağın açılmasına neden olan büyük tarihi bir olay, Osmanlı İmparatorluğu tarafından İstanbul’un Fethidir. Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans’ın son kalesi ve
o dönem dünyanın en güzel şehri olan Konstantiniyye yani İstanbul,
Osmanlı İmparatoru 2. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) tarafından 53 gün süren kuşatma sonunda, daha önce 28 kez kuşatılan Konstantiniyye, 29. Kuşatmada fetih
edilmiştir. (29 Mayıs 1453) İstanbul’un fethi ile hem Osmanlıda hemde dünyada çok önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Fatih Sultan Mehmet
Osmanlı Rönesansı yaşatan son derece bilgili ve kabiliyetli bir Hükümdar olup, çoğu tarihçiye göre Osmanlı İmparatorluğunun en büyük hükümdarıdır. Ayrıca Dünya
tarihine damga vuran en büyük komutanlar arasında yer almaktadır.
İstanbul’un Fethi Nedenleri
Bizans yani Doğu Roma
İmparatorluğu Osmanlı için çok büyük bir sorundu. Orduların Avrupa’dan Asya’ya, Asya’dan Avrupa’ya
geçişinde, Bizans sorun oluşturuyordu.
Ayrıca Bizans sürekli Osmanlı
içerisinde ve Türkler arasında fitne ve karışıklık çıkarmaya çalışan bir
imparatorluktu. Tarihte pek çok Türk boyunun arasında savaş ve bozgunluk
çıkardığı gibi, Anadolu’da ki Türk beylikleri arasında da fitne yayıyordu. Dahası elinde tuttuğu şehzadeler ile Osmanlı saltanatını tehdit
ediyordu.
İstanbul yani Konstantiniyye,
o dönem dünyanın metropolü sayılıyordu. Hem askeri açıdan stratejik, hem de
ekonomik olarak oldukça canlı bir şehirdi. İstanbul’un fethi ile Osmanlı
ekonomisi de canlanmıştır.
İstanbul’un fethinin en önemli
nedenlerinden biri de Padişah 2. Mehmet (Fatih Sultan Mehmed) Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in “Konstantin’e elbette feth olunacaktır. Ne
güzel kumandandır o kumandan ve ne güzeldir o askerler” hadisi şerifine layık
olma isteği ve arzusu olmuştur.
Doğu Roma İmparatorluğu
sürekli Avrupa krallıkları ve Papadan yardım isteyerek özellikle Haçlı
seferlerinin çıkması için zemin hazırlıyor ve Haçlı seferi tehlikesi ile
Osmanlı’yı tehdit ediyordu.
Bu ve buna benzer sebeplerin
toplanması ve Sultan Mehmed’in hem lojistik hem askeri hemde yönetim dehası ile
siyaset yönetimini birleştirmesi, İstanbul’un fethinin gerçekleşmesini sağlayan
önemli etkenler olmuştur.
İstanbul’un Fethi Öncesi hazırlıklar
Rumeli Hisarının Yapımı En Önemli Fetih Hazırlıklarından Biridir |
Fatih Sultan Mehmet ilk tahta
çıktığı 14 yaşında bile İstanbul’u fethetmeyi aklınına koymuştu ki tahta tam
anlamıyla ikinci kez oturduktan sonra İstanbul’un fethi için planını uygulamaya
koyuldu. 1452 yılında ki Karaman seferinden sonra Sultan 2. Mehmet, İstanbul’un
fetih hazırlıklarına başlamıştı. Özellikle içerde Çandarlı Halil Paşa’nın
İstanbul’un fethini sürekli engellemeye çalışmasına rağmen, diğer
paşalarında desteği ile ilk olarak kendi otoritesini sağlamlaştırdı. Çandarlı
Halil paşa İstanbul’un fethi ile Haçlı saldırısı yaşanacağı ve Avrupa
ile ilişkilerin bozulacağından endişe ederek İstanbul’un fethine karşı
çıkıyordu. İçerde ona katılan bazı paşalar ve hatta uç beylerindende bir kesim
bulunmaktaydı. Bazı uç beyleri İstanbul’un fethinden sonra Devletin
merkezileşeceği ve “gaza” anlayışının değişeceği konusunda endişelerini dile
getirse de Fatih Sultan Mehmet planında kararlıydı.
İstanbul yani Konstantiniyye surlarla çevrili deniz
kenarında bir şehirdi. Yani o dönem Bizans’ın elindeki şehirden kasıt bugün sadece
surların içerisinde bulunan kısımdı. Bırakın Anadolu yakasını, bugünkü Beyoğlu
ve Beşiktaş bile o dönem Konstantinopolis sayılmamaktaydı. Şehir deniz
kenarında olduğu için ve Bizans’ın çok güvendiği Rum ateşi (Denize döküldüğünde
alev alan ve gemileri yakan bir kimyasal) bulunduğundan dolayı her türlü büyük
bir donanma gerekiyordu. Bu sebepten Fatih Sultan Mehmet han yaklaşık 400
gemiden oluşan bir donanma hazırlattı.
Trabzon bölgesinde bulunan Pontus
Rum Devleti ve Karadeniz kolonileri sürekli kardeş ülkesi
Konstantinopolis’e yardım gönderiyordu. Bunu kesmek için Sultan 2. Mehmet o dönem zaten
var olan, bugün Beykoz’da ki Anadolu Hisarının tam karşısına Rumeli Hisarını
Yaptırdı. Rumeli Hisarının yapımı İstanbul’un fetih hazırlıklarının en bilinen
ve en önemli olaylarından biridir. Rumeli Hisarının yapımı ile Fatih
Sultan Mehmed, İstanbul’u fethedeceğini açığa vurmuştur.
Rumeli hisarının zorlu şartlar
altında yapımının tamamlanması ile artık boğazların güvenliği sağlanmış
oluyordu. Böylelikle Karadeniz’den gelebilecek olan Venedik, Ceneviz ve Rum
yardım gemileri engellenebilecekti.
Doğu Roma İmparatorluğu kendini korumak için kalın sur duvarlarına güveniyordu
ki surlar gerçekten daha önceki kuşatmalarda şehri koruyan önemli bir unsur olmuştu.
Sultan Mehmet bunu bildiği için ve teknoloji, ilim gibi konularda bilgili ve
hevesli olması sebebiyle, o dönem yeni yıldızı parlamaya başlayan topların yapım
çalışmalarının talimatını Saruca Sekban ustanın başında bulunduğu ekibe
vermişti. Bu ekipte Muslihiddin bulunduğu gibi o güne kadar kimsenin görmediği
büyüklükte ve güçte toplar döken Macar Urban Usta da bulunuyordu.
Gelelim Fatih Sultan Mehmed’in
siyasi yönetim dehasına. Fatih Sultan Mehmet o dönem dünya üzerinde en başarılı
politikacılardan biri olduğunu İstanbul’un fethi ile göstermiştir.
İstanbul’un fethi öncesinde Osmanlı İmparatorluğuna sürekli sorun çıkaran
Karaman beyliği üzerine sefer düzenlemiş ve fetih sırasında Doğu sınırlarını
güvenceye almıştır. Aynı şekilde Avrupa’da bazı krallarla antlaşmalar yaparak
fetih sırasında Bizans yardımı yada en korkulan olası bir Haçlı seferini
engellemek için ittifak kurulmasını engellemiştir. Osmanlı hazinesinin o dönem
kötü olmasına rağmen İstanbul kuşatması sırasında batı kaynaklı bir sürpriz
yaşamak istemeyen Sultan Mehmet, özellikle Avrupa ve Balkan krallıkları ile
maddiyata dayalı antlaşmalar yapmıştır.
Fetih Öncesi Bizans Hazırlıkları
Doğu Roma'nın Son imparatoru
Konstantin, özellikle Rumeli Hisarının yapımının ardından
Sultan Mehmed’in İstanbul’u kuşatacağını anlamış ve önlemler almaya
çalışmıştır. Halkı surların içine çekerken boğazdan gemilerin geçmesini
engellemek için devasa bir zinciri Haliç’e çektirmiş , hendekler kazılmış ve
halk silahlandırılmıştı.
Bizans İmparatoru özellikle Batı
devletlerinde gelecek yardıma çok güveniyordu. Nerdeyse Papa başta olmak üzere
çoğu Avrupa devletinden askeri ve finansal yardım istemişti. Ancak Batı
kralları kendi içerisindeki karışıklıklar, birbirleri ile savaş halinde olmaları,
Osmanlı İmparatorluğu ile arayı bozmak istememeleri ve asıl önemlisi çoğunun o
devasa surların yıkılmayacağını düşünmesi ve geçmişte Araplardan tutun
Sırplara, Bulgarlara ve Türklere kadar 28 kuşatmaya direnen Konstantiniyye’nin
yine düşmeyeceği yanılgısı içerinde olduklarından Bizans'a yardım konusunun pek üzerine düşmemişlerdir.
Tüm şartları başarılı bir şekilde
gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet için önünde bir tek İstanbul’un alınması
kalmıştı.
İstanbul Türklerin Tarafından Kuşatılıyor
6 Nisan 1453'te uzaktan Türk
sancaklarının görülmesiyle surların içindeki halkı korku kaplamıştı ve İstanbul 50 yada 65 bin
askerle kuşatılmıştı. İstanbul’un fethi hakkında bilgi
vermek gerekirse, Osmanlı ordusunun elinde yürüyen kuleler ve merdivenlerden
tutun, devasa toplar, ateşli mancınıklar, demirden kaplumbağa şeklinde yaklaşma
araçları gibi devasa savaş makineleri vardı. Ordu tam olarak fetih için
hazırlanmış yeniçerilerden oluşuyordu. Ayrıca köprü yapımı, envanter desteği
gibi önemli işler için devasa bir istihdam bölüğü ve özellikle Osmanlı savaş
stratejilerinden en önemlisi lağımcılar adı verilen birlik göreve hazırdı. Kuşatma ordusunun sayısı aslında hiçbir kaynakta net değildir ki özellikle batılı
kaynaklarda sayı çok abartılmaktadır. Osmanlı ordusunun 400 bin kişi olduğunu
iddia eden kaynaklar vardır ki bunun mümkün olmayacağı ortadadır. İstanbul’un
fethi kısa hikayesi ne bakacak olursak,
Gerçek olan şudur ki Doğu Roma
Surlarına Rönesans dayanmıştır aslında. O dönem ki teknolojinin çok ötesinde
savaş silahları ve toplar, Bizans’ı ve Ortaçağı tarihe gömmek için surların
dışına yerleşmiştir.
Kuşatma ordusunda Trakya tarafından ortada Sultan Mehmet, sağ kanatta İshak paşa ve Anadolu askerleri, sol kanatta
ise Karaca Paşa
komutasında Rumeli sipahileri ile Galata sırtlarında Zağanos Paşa
bulunuyordu.
İlk etapta 6-12 Nisan arasında
Osmanlı ordusu hendek kazmak, gerekli hazırlıkları yapmak ve orduyu biraz daha
surlara yaklaştırmak ile uğraşmıştır. 12 Nisan 1453 günü devasa şahi topları
Bizans surlarına karşı ateşe başladı. Toplamda 50’nin üzerinde top 4 bataryaya
bölünmüş şekilde karışık atış yapıyordu. İstanbul’un fethinde kullanılan savaş
topunun adı nedir denirse o dönem adı bilinmeyen ve Osmanlının uzun
süre kullandığı şahi toplarıdır.
Surlar iyice dövüldükten sonra 19
Nisan 1453’te Osmanlı ordusu ilk genel taaruza geçmiştir. Ancak surlara
merdivenler dayansa da oklar ve savunma sebebiyle ilk taarruz geri püskürtüldü.
Aynı anda Osmanlı donanmasıda Haliçten saldırsa da Bizans’ın girişe yerleştirdiği
zincir ve Rum ateşi sebebiyle giriş yapılamadı.
Bizans ilk savunmayı başarıyla
yapmış görünüp buna sevinse de Fatih Sultan Mehmed ilk saldırı
sonucunda Edirne Kapı ve Topkapı arasındaki surların zayıf olduğunu anlamış ve
burayı iyice zayıflatmak için bölgeye top sevkiyatı yapmıştır. Yapılan
sevkiyatı gizlemek için Haliç ağzına ve güney surlara sahte saldırılar
düzenleterek dikkati dağıtmıştır.
Fatih Sırasında Yaşanan Türklerin Moralini Bozan Cenovalı Gemiler Olayı
20 Nisan 1453 günü Bizans’a
yardıma gelen üçü Cenovalı 4 adet büyük gemi, Haliç açıklarında görülmesinin
ardından Osmanlı gemileri taarruza geçse de büyük boyutlu gemilere zarar
veremedi. Tam bu sırada çıkan bir rüzgar ile 4 adet gemi büyük bir hızla
Osmanlı gemilerinin müdahale etmesine rağmen donanmayı yararak zarar görmeden
Haliçe girdi. Bu yaşanan olay tamda Bizans halkının gözünün önünde gerçekleşmiş
ve
halk sevinç çığlıkları atmaya başlamıştır.
Tam tersi ise Türklerde ise büyük
bir moral bozukluğuna sebep olmuş, Sultan 2. Mehmed bu duruma oldukça
sinirlenmiştir. Daha sonra zaten psikolojik olarak kırılgan olan orduda ve Padişah
ile Çandarlı Halil Paşa’nın başını çektiği grup arasında psikolojik
harp başlayacaktır.
Çandarlı Halil Paşa’nın yanında
yer alan muhalif sayısı artmaya başlamış, yenilgi olarak gördükleri bu
olay üzerine kuşatmanın derhal kaldırılmasını istemişlerdir. Fatih Sultan
Mehmet tüm bu baskılar üzerine bir an için umutsuzluğa düşse de her zaman
yanında yer alan Zağanos Paşa, Molla Gürani gibi isimlerin teşviki ile kuşatmaya
devam kararı aldı. Hatta Akşemsettin, Sultan'a yaşanan yenilgide suçu olduğunu ve
kendisine gelmesini isteyen bir mektup yollayarak Sultan'ı azarlamıştır.
Osmanlı Tüm Gücüyle Saldırıyor
21 Nisan 1453 günü Fatih Sultan
Mehmet tüm toplara ateş emri vermişti. Tüm surlar aralıksız top
atışları ile dövülmeye başlanmış, havan topuna benzer yeni icat edilen toplar
ile Galata sırtlarından aşırtma atışlar yapılarak Haliç'te bulunan Bizans
donanması vuruluyordu. Havan topunu ilk defa İstanbul’un fethinde
icat edildiği düşünülmektedir. Top atışları öyle şiddetlenmişti ki halk
korkusundan surlardan dışarı bakamıyor ve kıyametin geldiğini düşünüyordu.
Fatih Sultan Mehmet ise bu devasa
saldırıyı daha önce düşünülmeyen ve dünya savaş tarihine geçen bir savaş taktiğini
uygulamak için yapıyordu. Gemileri karadan yürütmek !
Fatih Sultan Mehmet Gemileri Karadan Yürütüyor
Bizans surları top atışları
altında inlerken Fatih Sultan Mehmet Han Donanmanın Beşiktaş sırtlarından yağlı
tahtalar üzerinde taşınarak Haliç’e indirilmesi talimatını verdi.
İmkansız gibi görünen gemilerin karadan yürütülmesi büyük bir özveri ve cesaret
içerisinde gerçekleşti. 21 Nisan 1453 gecesi Zağanos Paşa'nın birliklerini
perdelemesiyle, Galata’nın arkasından Beşiktaş sırtlarından karaya ufak aralıklarla
yerleştirilen yağlı tahtalar Haliç’e kadar dizildi ve Osmanlı gemileri iplerle
çekilerek Boğazdan karadan Eyüp karşısından Haliç’e indirildi.
Bugün gemilerin tam hangi
noktadan çekildiği konusunda tarihçiler fikir ayrılığına düşmektedir. O dönemki
teknoloji ve gelişmelerin kat ve kat üzerinde sergilenen bu hüneri, Fatih Sultan
Mehmed gemileri karadan yürütmeyi her daim kafasında bulundurmuş ve Rumeli
Hisarı yaptırılırken Osmanlı mühendisleri bu harekât için hazırlık ve ölçümler
yapmışlardır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed Beşiktaş sırtlarından
gemilerin indirildiği güzergahı Boğazkesen (Rumeli Hisarı) yaptırırken gemilerin
karadan yürütüldüğü güzergahı yani yolu düzelttirmiştir.
22 Nisan 1453 günü Haliçte
karşılarında 70 adet Osmanlı gemisini gören düşman ordusu dehşete düşmüştü.
Gemilerin karadan yürütülmesi İstanbul’un fethi için dönüm
noktalarından biri olmuştur. Bu gemiler Haliç tarafından yapılan saldırılarda
ve seyyar köprüler yapmada oldukça etkili olmuşsa da aslında en
büyük faydası psikolojik olmuştur. Tarihte gemilerin aslında karadan
yürümediği, bunun bir uydurma olduğu iddia edilse de çoğu o dönem ve daha
sonrasında da yaşamış, kaliteli tarihçiler tarafından gerçek olduğu söylenerek
doğrulanmış ve gerçektir. Fatih’in gemileri karadan yürütmesi
hadisesi kaynak olarak sadece bizim tarihimizde yer almamakta, özellikle bu
husus İtalyan ve Yunan raporlarında detaylı bir şekilde yer almaktadır. Bu
raporlar doğrultusunda daha sonra gelen büyük tarihçilerde gemilerin karadan
yürütülmesi olayını doğrulamıştır. Özellikle batılı kaynaklarda olayın
doğruluğu ile ilgili pek çok kaynak bulunmaktadır.
Haliçte Osmanlı Donanmasını gören
Bizans ordusunda moraller bozulmuş, mecburen Haliç tarafına asker sevkiyatı
yapmak zorunda kalmıştır. Buda dış surlarda savunmayı zaafa uğratan bir etki
yapmıştır.
Artık Bizans surları yoğun top
atışına dayanamıyordu. Bizans’ın çok güvendiği devasa surlarda gedikler
açılmaya başlamıştı. Bunun üzerine 9 Mayıs 1453 günü 2. Genel
taarruz yapıldı. Taarruz neticesinde artık Surlarda açılan gedikler ve
hisar tepelerinde düşman ordusu ve Türkler arasında göğüs göğüse çarpışmalar
başlamıştı. Bizans ordusu bu saldırıyı güçlükle atlatabildi. İki Tarafta çok
sayıda kayıp verdikten sonra Osmanlı ordusu geri çekilmiştir.
12 Mayıs sabahında sol kanattan
saldıran Osmanlı ordusu yine güçlü bir direnç ile karşılaşmıştı. Ancak ilk defa
İstanbul Kuşatmasında bazı sipahiler şehrin içerine kadar girmeyi
başarabilmişti. Bu arada 16-17 Mayıs 1453’te kuşatmanın başından
beri yapılan lağım kazıları, Tekfur sarayı (sol kanat) ve Topkapı bölgesinde
yoğunlaşmıştı. Bu bölgede kazılan ve patlatılan lağımlar surlarda gedikler
açıyor, dışarıda ise yürüyen kuleler daha da yaklaşmaya başlamıştı.
Son Taarruz ve Osmanlı Ordusu İstanbul’a Giriyor
Tüm bu faaliyetler surları ve
düşman ordusunu iyice yıpratıştı. Artık halk Ayasofya da yapılan son ayinde Konstantiniyye’yi
koruyan son meleğinde şehri terk ettiğini düşünmeye başlamıştı.
Hal böyleyken son taarruz
öncesinde Çandarlı Halil Paşa hala Macaristan’dan gelecek bir ordu ve
Haçlı tehlikesi duyumu üzerine kuşatmanın kaldırılması teklifinde bulunuyordu. Fatih
Sultan Mehmet kararlıydı ve sonuna kadar gidecekti.
28 Mayıs'a kadar devam eden
bombardıman sonucunda artık surlar büyük oranda yıkılmıştı. Açılan gedikler
Bizans ordusu tarafından kapanamıyor ve artık yorgun bir düşman bunalıyordu.
Osmanlı ordusu son kez Bizans kralına teslim olması için elçi gönderse
de kral kabul etmedi ve sonuna kadar direneceklerini beyan etti.
29 Mayıs 1453 sabahına kadar top
ok ve mancınık atışları devam ettikten sonra Edirnekapı ve Topkapı arasındaki
açılan büyük gedik merkez olmak üzere, son taarruza geçildi. Önden her zamanki
dibi meşhur deliler birliği (başıbozuklar) arkadan sipahiler, arkalarından
yeniçeriler ve Sultan girerken, eş zamanlı Haliç kısmından da askerler olmak
üzere aynı anda taarruza geçildi. İlk direnç kırıldıktan sonra yoğun taarruz
sonucunda Bizans burçları tek tek düşmeye başlamış ve Ulubatlı Hasan ilk sancağı
İstanbul Surlarına dikmiştir. Ulubatlı Hasan Bizans burçlarına Osmanlı
sancağını dikerken ok atışları sebebiyle şehid olmuştur.
Sultan Mehmet Beyaz atıyla büyük
bir general ve padişah olarak mehter sesleri ve sevinç çığlıkları ile
İstanbul’a girmiş ve artık fethedilemez şehir denilen Konstantiniyye’yi alarak
Roma İmparatorluğunu yıkmıştı. Yani 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fethinin tarihi
olup dünya tarihi ve Türk tarihi açısından çok önemli bir gündür.
İmparator Konstantin son
Roma İmparatoru olarak elinde kılıçla savaşırken ölmüş ve daha sonradan Bizanslılar
tarafından teşhis edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet tarafından Doğu
Roma’nın son İmparatoru Konstantin için cenaze töreni düzenlenmiş ve saygı
gösterilmiştir. Bizans’ın sürekli tehdit unsuru olarak elinde tuttuğu Şehzade
Orhan ise 600 Türk paralı askerin liderliğini yapmış ve kuşatma boyunca
Yenikapı surlarını savunmakla görevlendirilmişti. Savaşın kaybedildiğini anladıktan
sonra keşiş kılığında şehirden kaçmak isterken şüpheli hareketleri
üzerine yakalanmış ve kim olduğu anlaşılınca idam edilmiştir.
Başka bir idam ise İstanbul’un
fethinden hemen sonra yaşanmıştır. İstanbul kuşatmasına sonuna kadar karşı
çıkan ve her olumsuzlukta fetih aleyhinde muhalefet yapan Çandarlı Halil Paşa, İstanbul’un
fethinin ardından Sultan Mehmet’in emriyle idam edilmiştir.
İstanbul’un kuşatması sırasında
Bizans halkı arasında özellikle Latinler ve Rumlar arasında görüş ayrılıkları
sürekli yaşansa da son savunmada ortaklık yapmışlardır. Halkın önde gelenleri (Bizansın
son Başbakanı Noterasve Genyodas ruhani lider gibi) bu tartışmalar ve
çekişmeler üzerine “Freng’in ekmeğindense Türk sarığını ve kılıcını tercih ederiz“ demişlerdir.
Çünkü Katolikler Ortodoks Bizans halkı için olumsuz bir semboldü. Sebebi ise
1204 te Konstantinopolis’in Katolik Latinler tarafından görgüsüzce ve
barbarca yağmalanmasıdır. Bu tarihi bilinçaltı sebebiyle bu görüş o dönemde
devam etmekteydi. Kuşatma öncesinden itibaren yaşanan Latin ve Rum çekişmesi
kuşatma sırasında da devam etmiş, hatta Bizans surları top atışları ile
dövülürken içeride halk meleklerin cinsiyeti tartışmakla meşgul olmuştur. Hatta
Osmanlı
askerleri surlardan içeri girdiğinde bile halk, son ana kadar Meryem ananın
onları kurtaracağına inanıyordu. Bu boş uğraşlar ve Bizans halkında var
olmayan birlik duygusu, Osmanlı’nın İstanbul’u almasına yardımcı
olan dolaylı faktörlerden biri olmuştur.
Osmanlının İstanbul’u Fethetmesine Yardımcı Olan Volkan Patlaması
Osmanlının İstanbul’u fethetmesinde
doğanın da yardımı olmuştur. O dönem bilinmese de bugün yapılan araştırmalar
1453 yılında yaşanan ve kayıtlara geçen bazı gizemli doğa olaylarının nedeni
olduğu yönünde tespitler yapılmaktadır.
Yıllar sonra ortaya çıkan gerçek
şudur ki 1453 yılın başlarında uzak diyarlardan bugün Vanautu ülkesi sınırlarındaki
Kuwae
Yanardağı, büyük bir güç ile patlamış ve atmosfere yoğun kül salmıştır.
Öyle büyük bir patlama olmuş ki ada ikiye ayrılmıştır. Peki İstanbul fethi ile
yanardağ patlamasının ile ne alakası var ?
İstanbul’un kuşatıldığı yani Konstantinopolis’in
fethinde Nisan ve Mayıs aylarında mevsime göre sıcak olması gerekirken
sebepsiz yere dolu yağışları fırtınalar ve hatta büyük yağmurlar yaşanmıştır.
Alışık olunmayan bu afet dönemi Bizanslılar için kıyamet ve
İstanbul’un düşeceği şeklinde yorumlanmış, psikolojilerini etkilemiştir. Dahası
geceleri ayın kırmızı parlaması halkta büyük tepkilere sebep olmuş,
bunun ilahi bir işaret olduğu ve şehrin düşeceği kulaktan kulağa
yayılarak umutsuzluk yaşanmıştır. Hatta 22 Mayıs 1453 gecesi ay tutulması
yaşanırken kısmi tutulma esnasında ayın sadece hilal kısmı kalıyor ve bu esnada
hilal kıpkırmızı parlıyor. Osmanlı ve İslam’ın sembolü hilalin kırmızı
olması Bizans halkı tarafından felaket senaryosu olarak yorumlanmış
ve sonrasında ise Tanrıdan yardım dilemek ve dua etmek için Bizans’ta
düzenlenen ayinin şiddetli yağmur ve fırtınaya uğraması da işin
tuzu biberi olmuştur. Tüm bu yaşananlar sonucunda kehanetler gerçek mi oldu
bilinmez Doğu Roma İmparatorluğu 1453 yılında yıkılmıştır.
Bugün yapılan araştırmalar neticesinde
o dönem İstanbul Kuşatması Sırasında yaşanan esrarengiz doğa olayların
sebebinin Kuwae yanardağının patlamasının sebep olduğu düşünülmektedir.
Uzakta yaşanan bir yanardağ patlamasının bu kadar etkisi olur mu derseniz, geçtiğimiz yıllarda Kuwae yanardağının kat ve kat altında bir patlama olmasına
rağmen, İzlanda da yaşanan yanardağ patlaması, günlerce Avrupa’da uçuşların
iptal olmasına sebep olmasından dolayı ufak bir karşılaştırma yapılabilir.
İstanbul’un Fethinin Sonuçları
İstanbul’un fethinin dünya tarihi
açısından sonuçlarına bakılırsa Konstantiniyye’nin fethi büyük bir
olaydır. Ateşli silahların yoğun kullanılması ve İstanbul’un fethi ile
kalelerin arkasında yer alan şehirlerin artık kullanılamayacağını gösteren bir
savaş olmuş ve İstanbul’un fethi ile ortaçağ kapanarak yeniçağa geçilmiştir.
İstanbul’un fethinden sonra Avrupa’da da kalelerle korunan şehirler yıkılmaya
başlanmış ve derebeylikler dönemi sona gelmiştir.
İstanbul’un fethinin Türk tarihi
açısından sonuçları , İstanbul’un Osmanlı tarafından alınmasından sonra
Osmanlı artık bir İmparatorluk vasfına kavuşmuştur. Bu değişim kültür sanattan
askeri düzene, devlet protokolünden saray adabına kadar her yönde değişmiştir.
İstanbul yani Konstantiniyye
alındıktan sonra Fatih Sultan Mehmet Cenevizlilere çok kızmıştır. Sebebi ise kuşatma sırasında Bizans ordusuna yardım için gelen çok sayıda Cenevizli asker olmuş, başlarında ise ünlü Kumandan Jüstinyanüs
bulunuyordu. Fatih bu durum üzerine Cenevizlilere verdiği imtiyazı geri çekmiş
ve Venediklilere vermiştir.
İstanbul’un fethi ile İpek yolu
ve Doğu Akdeniz deniz ticareti tamamen Osmanlının eline geçmiştir. Bu durum o
güne kadar özellikle ticarette etkili olan Venedik ve Cenova gibi deniz şehirlerinin yıkılış sürecini başlatmış ve okyanus üstü seferlerin yapılma
sürecini hızlandırmıştır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethinden sonraki ilk seferini nereye yapmıştır Sırbistan bir sonraki hedefi olmuştur.
İstanbul’un fethi yani İstanbul
muhasarası 53 gün sürmüş ve gerçekten iki taraf içinde oldukça kanlı
olmuştur. İstanbul’un fethinde dökülen kanı sembolize etmek amacıyla İstanbul
fethedildikten sonra ilk yapılan iş olan Ayasofya’nın camiye çevrilmesi
sebebiyle, ilk dikilen minaresi kırmızı tuğladan örülmüş ve bugün hala o
şekilde durmaktadır.
Türkler İstanbul’u fethettikten
sonra halka zulüm etmemiş ve kılıçtan geçirmemiştir. Hatta Fatih Sultan
Mehmet harabe olan şehri yeniden imar edilmesine yardımcı olmak için gerekli
olan yoğun nüfus için Müslüman Türklerin yanı sıra, Hristiyan Ermenileri de İstanbul’a
yerleştirmiş ve patrikhane açılmıştır. Daha sonraki dönemde ise Endülüs’ün
yıkılması ile özellikle İstanbul’a yoğun Yahudi göçü gerçekleşmiştir.
Yunanlıların 1800 lü yıllarda Mora da yaptıkları Türk ve Müslüman katliamlarını
düşünürsek, Türkler fethettikleri ve hatta teslim olmayan halka karşı katliam
yapmamış ve aynı düzende dinlerini ve kültürlerini değiştirmeden yaşamalarına
izin vermiş, saygı duymuştur.
İstanbul’un fethi dünyadaki Türk imajını nasıl etkilemiştir örnek vermek gerekirse tam bir şok etkisi yapmıştır. Avrupa’da krallar toplantı üzerine toplantı yaparken, çoğu tarihçi daha önce 74 İmparator tarafından savunulmuş olan Konstantinopolis’i feth eden Sultanın, Büyük İskender’i bile geçtiğini söylemiştir.
İstanbul’un fethi dünyadaki Türk imajını nasıl etkilemiştir örnek vermek gerekirse tam bir şok etkisi yapmıştır. Avrupa’da krallar toplantı üzerine toplantı yaparken, çoğu tarihçi daha önce 74 İmparator tarafından savunulmuş olan Konstantinopolis’i feth eden Sultanın, Büyük İskender’i bile geçtiğini söylemiştir.
Yorum Gönder