Ali Suavi (1839 – 1878) İstanbul Cerrahpaşa’da doğmuş ve
aslen Çankırılı’dır. Osmanlının son döneminde yetişmiş yazar, düşünür ve
gazetecidir. Aykırı fikirleri ve kendisini ölüme götüren Çırağan Baskını yada
tarihe Çırağan vakası olarak geçen hadise sebebiyle ihtilalci yada devrimci
olarak anılmaktadır.
Ali Suavi, eğitim yıllarının ardından Bursa Rüştiyesinde
müdürlük yapmış, okulda sergilediği muhalif ve aykırı tavırları nedeniyle bir
sene sonra Bursa’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Hacca gitmesinin ardından Sami
paşa vasıtasıyla Filibe Rüşdiyesine öğretmen olarak atanmış, Sofya' da da
görevlerde bulunmuştur.
1867 yılında İstanbul’a dönen Asli Suavi, Muhbir isimli gazetede
yazarlık ve aynı zamanda Şehzade caminde vaazlar vermeye başlamıştır. Muhbir gazetesinde devlet aleyhinde
şiirler yazmaya başlayınca gazete kapatılır ve Suavi önce Kastamonu’da zorunlu
ikamete tabi tutulur. Kastamonu’dan Mustafa Fazıl Paşanın yardımı ile Paris’e
kaçar. Paris’ te Türkçü yazarlar ve Jön Türklerin yanında bir müddet bulunan ve Yeni
Osmanlılar hareketine katılan Ali Suavi, Mustafa Fazıl Paşa ve diğerlerinin
isteğiyle Londra’ da tekrar Muhbir gazetesini çıkartmak üzere gönderilir. Fakat
aykırı kişiliği ve uzlaşmazlığı burada da ortaya çıkar, Yeni Osmanlılar
hareketinin hedef ve düşüncelerinin dışına çıkan yazıları sebebiyle Namık Kemal ve Ziya Gökalp ile arası açılır. Özellikle Namık Kemal kendisi için
“Her kim ne derse desin 2 sene arkadaşlık ettin, o âdem öyle biraz garazkâr,
biraz mağlub-u emel.değil, dünyada misli görülmedik bir şarlatan idi”
demiştir.
Ali Suavi, Londra’da kaldığı dönemde tanıştığı İngiliz asıllı bir bayan ile
evlenir. Yeni Osmanlıların desteği kalkınca Muhbir gazetesi kapanır. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve Sultan II. Abdülhamid’in
tahta çıkması ile İstanbul’a geri döner. Said paşanın yardımları ile
Galatasaray Sultaniyesine müdür olarak atanır. Ayrıca Sultan II. Abdülhamid ona
kısa bir süre için kütüphane müdürlüğü görevi verse de aykırı düşünceleri ve
muhalif tavrı nedeniyle kısa zamanda bu görevden de azledilir.
Çırağan Vakası
Osmanlı İmparatorluğu, Ruslarla yapılan savaşlarda yenilmiş
ve bu husus Ali Suavi tarafından yoğun şekilde eleştirilmiştir. Görüşlerinin
kabul görmemesi ve kısa zamanda elindeki görevlerinde alınması sebebiyle Ali
Suavi koyu bir Abdülhamid düşmanı olur. Ali Suavi bozuk giden düzenin, sağlık
sorunları sebebiyle çok kısa bir süre tahtta kalan Padişah V. Murad’ın tekrar
tahta geçmesi ile düzeleceğine inandığından, Osmanlı- Rus
savaşları sebebiyle göç etmek zorunda kalan 500 kadar muhaciri yanına alarak 20 Mayıs 1978
gecesi Sultan V. Murad’ı kaldığı Çırağan sarayından kaçırmak için baskın
tertipler. Ali Suavi' nin amacı Sultan V. Murad’ı Rusya’ya kaçırıp, daha sonra tekrar
Osmanlı tahtına çıkarmaktır.
Ancak bu planı daha başlamadan sona erer. Baskın haberini
duyan Beşiktaş karakol komutanı Hasan Paşa ve kuvvetleri baskını engeller.
Zamansız harekete geçen Ali Suavi, Hasan paşa tarafından sopa ile kafasına
vurularak öldürülür. Bu sebepten Ali Suavi' nin ölümüyle son bulan en meşhur hareketi, 20 Mayıs 1878 tarihli Çırağan Sarayı baskınıdır. Çırağan vakası sebebiyle, Türkçülük akımının ilk harekete geçen eylemcisi olarak anılmaktadır. Cenazesi
Yıldız sarayı yakınlarına gömülmüş olup bugün yeri bilinmemektedir.
Ali Suavi’ nin İngiliz olan karısı Mary, Ali Suavi' nin
öldürülmesinin ardından, baskın ile ilgili tüm bilgi ve belgeleri yaktıktan
sonra kendisini bekleyen gemi ile aynı gece Londra’ya kaçmıştır. Bu sebepten
Ali Suavi’nin Çırağan Sarayına baskın yapmasının asıl nedeni ve arka planı anlaşılamadan tarihin karanlık sayfalarına gitmiş, baskının asıl sebebi
aydınlatılamamıştır. Yoksa bazı kesimlerin öne sürdüğü gibi İngiliz istihbaratı
için kullanıldıktan sonra çöpe mi atıldı bilinmez ancak bu olaydan sonra Sultan II. Abdülhamid geniş bir istihbarat ağı kurulması talimatını vermiş ve padişahlığı döneminde istihbarat ağı yoğun bir şekilde kullanmıştır.
Ali Suavi ve Aydın Kişiliği
Ali Suavi' nin yaptıklarına, eserlerine ve düşüncelerine
bakıldığında, kendisinin çağın ilerisinde bir aydın olduğu görülmektedir. İlk
kez yabancı kaynakta çıkan bir eserinde, Türkiye ismini kullanan kişi olmuştur. Ayrıca Cumhuriyet rejimiyle ilgili sözlü ve yazılı olarak bahseden ilk düşünürdür. Ali Suavi
laikliği oldukça savunan biridir. Ona göre din ve devlet işleri kesin surette
birbirinden ayrılmalıydı.
Ayrıca Ali Suavi bir eserinde (ulum gazetesi Mayıs 1870)
Demokrasinin, şeriat şartlarına uygun yönetim şekli olduğu ve demokrasinin en
eşitlikçi yönetim modeli olduğunu belirterek, Peygamber Efendimiz ve dört halife döneminde
ümmette olduğunu öne sürmüştür. Bu sebepten sarıklı devrimci olarak da
adlandırılmaktadır.
Ali Suavi Mutlakıyete karşı Meşrutiyeti savunmuş, Osmanlıcılık
fikrinin hakim olduğu dönemde Türkçülük ve Türklüğü savunan, özgürlükçü
düşüncelerin hakim olduğu ortam ve durumlarda ise Sultanın tüm sistemin en
tepesinde olduğunu öne süren, Dini bilgileri kuvvetli ve teokrasi döneminde
laikliği savunan oldukça ilginç ve paradoksal bir düşünür olmuştur.
Aykırı düşünceleri sebebiyle kendisini seven ve hakkında
iyi şeyler söyleyen az bulunmakta olsa da genel olarak şaşırtıcı bir kişiliği
olmuştur. Ali Suavi’ yi tanıyanlar onun için huysuz, inat ve ateşli bir kişilik
olarak tanımlamışlardır.
Ali Suavi Ajan mıydı
Bir kesim ise Ali Suavi' nin, Osmanlı imparatorluğunun
yönetimini değiştirmek isteyen dış güçlerin bir piyonu olduğunu, İngiliz yada
Rusların bir ajanı olarak tahta yönelik hainlik faaliyetleri içerinde olduğunu
öne sürmektedir. Namık Kemal Menemenli Rıfat Bey’e yazdığı bir mektubunda "Ali
Suavi’nin gerçekleştirdiği Çırağan Baskınının Rusya ‘nın askeri hareketine
(harekât-ı askeriyyesi) ile Suavi vak’asının aynı zamana rastlaması dikkat
çekici (şâyân-ı dikkat) şeylerdendir. Suavi’nin mel’âneti, mücerred Rusya
dostumuzu İstanbul’a sokmak için yapmış olduğuna şüphe yoktur. Hele geberdi
belasını buldu “ demiştir(24 Mayıs 1878)
Ancak Ali Sauvi biraz incelendiğinde bu itham biraz haksız
olmaktadır. Çünkü Ali Suavi, Ruslar’dan çok İngilizlere yakın bir kişiliktir.
Onu yakın tanıyan Ebuzziya “Suavi’nin İngiliz hayranlığı çok eskilere uzanır”
demiştir. Ali Suavi bu sebepten İngiliz Sait Paşa ile yakın dostluk içerisinde
bulunmuştur.
Sultan II. Abdülhamid han hatıralarına göre “Çırağan baskını
ile Kıbrıs’ın kaybedilmesi arasında münasebet-i tamme vardır. Bu vakayı
İngilizler ihdas etmişlerdir. Yani Suavi pür mesavi İngiliz ajanadır “demiştir.
Sultan Abdülhamid’e cephe alan Genç Osmanlılar, Suavi’ yi
ihtilalci bir kahraman ilan etmişlerdir. Cumhuriyet dönemi yazarları kendisi
için başveren inkilapçı benzetmesini yaparken, bazı kesimler için de devletin
zor günlerinde, düşman kapıya dayanmışken dış güçlerin maşası bir hain olarak
tehlikeli işlere kalkışan biri olarak ifade etmişlerdir.
Bir kısım yazar (Özellikle Yeni Osmanlıcılar) ise Padişah
ile Suavi’ nin Çırağan baskınını tertip ederek Sultan V. Murad’ı oluşacak kaos ortamında, oldubittiye getirerek ortadan kaldırmayı planladığını ileri sürseler de, bu
biraz boş bir komplo teorisidir. Eğer Sultan II. Abdülhamid, Murad’ı ortadan
kaldırmak isteseydi, uzun yıllar yaşamasına izin vermezdi ki Sultan V. Murad,
Çırağan baskınından sonra 27 yıl yaşamıştır.
Ali Suavi ve Eşi
Ali Suavi' nin İngiliz eşi Mary yani Hasene hanım, Çırağan
baskını sonrasında ülkesine kaçtığı için acaba İngilizlerin Ali Suavi’ yi
yönlendirmek için görevlendirdiği bir ajan mıydı o bilinmez, ancak hakkında pek
bilgi bulunmamaktadır. Ebuzziya eski dava arkadaşının namusuna hiç çekinmeden
dil uzatmıştır. İ.M.K. İnal “İngiltere’de evlendiği zen-i Şâhid-i bazar (pazara
çıkmış hatun)’ın sermaye-i hüsnü sayesinde İngiliz Sait Paşa’nın iltifatını
kazanmıştır” demiştir. Ancak bu karalamaların yanlış olduğu Hasene hanımın son
derece namuslu ve iyi niyetli bir kadın olduğu, pek çok kişiye iyilikle yardım
ettiği söylenmektedir. Özellikle Ebuzziya, Namık Kemal’i ön plana çıkarmak ve
Ali Suavi' den hiç haz etmediğinden dolayı iftira attığı söylenmektedir.(Hüseyin
Çelik 1994)
Anlaşılamayan Ali Suavi
İsmail Hami kendisi için anadan doğma ihtilalcidir demiş,
Falih Rıfkı da kendisi için Başveren İnkilapçıdır diyerek aynı isimde bir kitap
yazmıştır. Ali Suavi kimilerine göre ilk Türkçü olup, Hilmi Ziya Ülken’e göre medreseden
yetişmiş ateşli bir devrimcidir. Sokrates öncesi felsefeyi inceleyen
ileri görüşlü bir düşünürdür. Eserlerinde Türkçe ve diğer dilleri çoğunlukla
kıyaslayarak ,Türkçenin ne kadar güzel bir dil olduğunu ve en kolay
öğrenilebilen dillerden birisi olduğu görüşünü ortaya koymuştur.
120 den fazla edebi eseri bulunan Ali Suavi ve yaptıkları
hala kapalı bir kutu olup düşünceleri ve hareketleri anlaşılamamıştır. Suavi
böyle bir çılgın maceraya niye atıldı kime güvendi bilinmez, ancak Çırağan
baskını sırasında onu öldüren polis amirinin bu baskına müdahalesi, Sultanın çok
hoşuna gitmiş ve kendisine paşa unvanı verilmiştir. Yedisekiz Hasan paşa
lakabını almıştır (yedi sekiz lakabının sebebi Hasan paşanın okuma yazma
bilmemesi ve imzasını Arapça 7 ile 8 harfleri şeklinde atmasından kaynaklanmaktadır.)
Ali Suavi hakkında detaylı bilgi edinmek için yeni Pozitif
yayınlarında çıkan Falih Rıfkı’nın Başveren İnkilapçı kitabını tavsiye ederiz.
Yararlanılan Kaynaklar : Cemal Meriç – Mağaradakiler
Falih
Rıfkı – Başveren İnkilapçı
Yorum Gönder