İspanya 1900’lü yılların başında aşırı devasa İmparatorluğunu
kaydetmiş ve bunun hüznünü yaşıyordu. Süper güç statüsünü Amerika’ya kaptırmış
olmanın öfkesini yaşıyordu. Bu dönemde doğan Francisco Franco (1892-1975),babasının gibi donanmaya katılmak istemiş
ancak 1898’de İspanya Amerika savaşı
ile İspanyol donanması perişan hale gelmişti. Bu durum karşısında Franco, 14 yaşında kara kuvvetlerine
girdi. Ülkedeki en prestijli askeri akademilerden birinde 3 yıllık eğitimin
ardından asteğmen olarak orduya katıldı. Bu yıllarda hükümet eski parlak günlere
dönmek için Fas'a girmişti. Fas, kariyer yapmak isteyen bir İspanyol askeri
için eldeki tek seçenekti.
Franco, Fas’ta kendisine
teklif edilen göreve atlamıştı. 20 yaşına geldiğinde Fas’ta bıraktığı 4 yıl içerisinde gösterdiği
başarılar adından mermiye karşı koşan adam gibi lakaplar takılarak
ülkenin en önde gelen askerin nişanlarından Le Cruz Militare’yi hak etmiş;
hatta bir çatışmada karnından ölümcül şekilde yaralanmasına rağmen kısa zamanda
iyileşerek tekrar silah başı yapmıştı. Hırsı bünyesini iyileştirecek kadar
güçlü adam, daha sonra ülkesinde bir garnizona Albay olarak geri döndü. Franco kısa
zamanda yükseldi askeri hiyerarşinin basamaklarını. Zaragoza’da ki askeri
akademinin başına geçtiğinde henüz 36 yaşındaydı.
İspanya o dönemde askeri
darbe sonucu iktidarı zapteden general Miguel Derimod Liberia tarafından
yönetiliyordu. Liberia İspanya'yı tam anlamıyla demir yumruklar
yönetti. Anayasayı lavederek sıkıyönetim ilan etti. Kimseye nefes
aldırmıyordu. Lakin uzun sürmedi ve kamuoyu desteğini kaybedince 1930’da
alaşağı edildi. Onun istifasıyla 1931’de tahttan feragat eden kral ülkeyi terk
etti ve İspanya tarihinde ikinci kez cumhuriyet rejimine geçti.
Her ne kadar monarşi yürekten bağlı olsa da Franco bu çalkantılı dönemde
gölgede kalmış, askeri kariyerini riske etmek istememişti. Yine de monarşi
yanlısı diğer üst düzey subaylardan uzak kalması için Madrid dışında farklı
görevleri sürüldü. 1933’te cumhuriyet krize girdi. Cumhuriyetçiler ve sol kanat
arasındaki gerilim ülkeyi seçime sürükledi ve sağcı bir hükümet iktidara
geldi. Sağcı hükumetin getirdiği ağır çalışma koşullarını isyan eden maden işçilerinin
ayaklanmasıyla 1934’te isyanı bastırmak için Francisco Franco
görevlendirildi. Askerleri göstericileri acımadı. Bu olayla Franco’nun Genelkurmay
Başkanlığı’nın yolu açıldı.
1936’da sol kanat iktidarı sağcılardan almayı başardı. General Franco
Kanarya Adaları’na sürüldü. Aynı yılın Temmuz ayında başlayan milliyetçi ayaklanma İspanya'yı sarstı ve Franco Fas'a uçtu.
Bu günlerde anakaradaki İspanyol ordusu da milliyetçilere bir darbe düzenlemiş,
lakin başarısız olunca İspanya iç savaşı patlak vermiştir. 1936 yılında Franco
milliyetçi ordunun başına geçti ve hemen akabinde devlet başkanlığını ilan
etti. İspanyol iç savaşı resmi olarak başladıktan sonra Nisan 1939'da sona
erdiğinde, İspanya'da yeni bir düzen açıldı Franco diktatörlüğü.
İspanya iç savaşı 1936’da
bir avuç monarşi yanlısı milliyetçi generalin, cumhuriyeti iktidara karşı darbe
yapması sonucu İspanya cumhuriyeti, solcular ve monarşi yanlısı sağcılar olarak
ikiye bölündü. Milliyetçilerin liderliğini general Franco yaptığı iç savaş 3 yıl
sürdü. 350 bin kişi öldü ve sonun gülen taraf milliyetçiler oldu. Bu aynı
zamanda uluslararası ideolojik bir hesaplaşma idi. Milliyetçiler ve cumhuriyetçiler
dışardan destek almıştır. Her iki tarafta da binlerce yabancı gönüllü
savaştı. Hitler ve Mussolini Franco'ya destek gönderdi. Stalin yüzlerce tank, uçak ve solcu cumhuriyetleri desteklemişti. George
Orwell, Ernest Hemingway gibi entelektüel kişilerde cumhuriyetçiler safında
savaştı. Franco taraftarlarının işlediği teröre beyaz, cumhuriyetçilerin
işlediği terör kızıl terör adı verilmiştir. Franco'nun işlediği insanlık suçları
yanında sönük kalsa da cumhuriyetçilerin de iç savaş esnasında 4000 ila 10000
arasında insanı katlettikleri bilinir. Özet olarak Franco tamda düşmanlarına
söylediği gibi çalışmıştı "Öldürdünüz her adamıma karşılık 10 adamınızı
öldüreceğim"
İç savaştan kazanan
taraf çıkan Franco temizliğe devam etmiştir. Kızıl olduğu iddiasıyla binlerce
kişi sorgusuz sualsiz idam edildi. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin
ardından iyi bir fırsat bulan Franco, Hitler'in yanında saf tuttu. İlk başta
savaş esnasında Hitler'e bağlı Condor birliği Bask şehirdeki
cumhuriyetçilere saldırmış yani Franco kendi ülkesinde başka bir
ülkenin terör göstermesine izin vermişti. Hitlerle Franco, 1940’ta
İspanya'nın Nazi Almanyası’na vereceği destek için görüşmeler yapmak üzere bir
araya gelse de Franco’nun Hitler yardımı hiçbir zaman ileri boyutlara
ulaşmadı. Zaten ihtiyar kurt Alman savaş makinasının pes etmeye başladığı 1943’te
tarafsızlığını ilan ederek başarılı olmuştur. Fakat müttefikler İspanya'ya
yaptırımlar uygulamış ve ülke ekonomisi bundan ağır yara almıştır.
Bu durum uzun sürmedi ve
soğuk savaş ülkenin makûs talihini değiştirdi. Soğuk savaşta coğrafi konumu ile
önem kazanan İspanya'nın boynundaki zincirler gevşetildi. Franco, Amerika ile
ticari ve askeri anlaşmalar imzaladı. 1955’te İspanya, Birleşmiş Milletlere
kabul edildi. Hem Franco hem de özgür batı, komünistlerden nefret ediyordu. Böylelikle
İspanyollar 1960’dan itibaren ekonomik durumlarını düzeltmeye başlayacak,
İspanyol mucizesi olarak tarihe geçecektir. 1960’larda başlayan turizm devrimi,
ülkenin toparlanmasında önemli rol oynayacaktır. 1970’lere gelindiğinde Francisco Franco, yokuş aşağı inmeye başladı.
Kendisi devlet başkanı ve ordu komutanı olarak kalmaya devam etse de başbakan
olarak Blanco’yu getirdi. Generalin sıkı bir hayranı olan Blanco, İspanya'nın
kendisinden sonra yaban ellere kalmayacağını düşünen Franco tarafından
getirildi ancak Blanco, Madrid’de ETA tarafından düzenlenen bir bombalı saldırı
sonucu hayata gözlerini yumdu. Franco da 20 Kasım 1975’te öldüğünde 36 yıllık
iktidarı sona ermişti. Ölüm ile birlikte İspanya tekrar dünyanın geri kalanı ile
konuşabilmeye başladı.
İspanya hükümeti, General
Francisco Franco’nun başkent Madrid'deki son heykelini ancak ölümünden 30
yıl sonra, 2005’te kaldırabilmiştir. Kimilerine göre Hristiyanlığın şövalyesi
olan Franco, koyu bir Katolik’ti. Çoğu İspanyol, Franco'yu geleneksel
değerlerin ve dinin savunucusu olarak bağırlarına basmaktadır.
Yorum Gönder