Muhammed Ali
Cinnah (1876-1948) özgür insanlar
olarak soluklanıp yaşayabileceğimiz İslam’ı, sosyal adalet prensiplerine,
serbest hayata geçireceği kültürümüze göre geliştirebileceğimiz bir ülkemiz
olmalı diyerek Gandi ile yola çıkmış daha sonra İngilizlerden kurtularak
Pakistan devletini kurmuştur.
Bugünlerde terörle ve karışıklıklarda akla gelen Pakistan, Hindistan’dan ayrılarak Hintli Müslümanları bağımsız bir Pakistan talebinde birleştiren Cinnah, önemli bir işe imza atmıştır. Babası Müslüman bir tacir olan ve kendisi de avukatlık yapan Cinnah, 1913’te ülkedeki Müslümanların temsilcisi konumundaki Müslüman birliğine katılmış, Hint ulusal kongresinde üye olmuştur.
İngiltere'de
hukuk eğitimi almış, ülkesinde başarılı avukat ve ardından yargıç olarak göz
doldurmuştur. Daha sonra Müslüman birliğinin başkanı seçilmiş, Müslümanlar ve
Hindular arasında ortak bir siyaset oluşturulması için yoğun gayret
göstermiştir. O da tıpkı yoldaşı Gandhi gibi ülkedeki
2 hakim din mensuplarının aynı çatı altında yaşayabileceklerini yürekten
inanıyordu. Ancak tabii ki Hinduların Müslümanların sosyal yaşantısını göz ardı
etmesi ve Müslümanları sürekli tehdit etmesi çatışmayı
artırmıştır.
Hindular ve Müslümanlar tek bir konuda müttefikti. O da beyaz efendi yani İngilizlerle mücadele etmek. Cinnah bu olan biteni uzaktan Londra’dan izlemiş ve yetiş sana ihtiyacımız var çağrılarına kayıtsız kalmayarak 1935’te döner dönmez siyasi mücadeleye girmiştir. İngilizlerin vadettiği mahalli özel bir seçim çerçevesinde 1937 seçimlerinde kongrenin elde ettiği başarı sayesinde 11 bölgenin yedisinde Hindular yerel hükumet kurmuştur. Müslümanların Hindulardan az olması, ayrılma ve bölünme için başlangıç olmuştur. 1940’da toplanan Müslüman birliği Müslümanın Müslümandan başka dostu yoktur diyerek ilk kez Pakistan kurulması yönündeki talebi sesli olarak dile getirmiştir. Cinnah ve yoldaşları ülkedeki mali ve ulusal sorunları çözmek için liberal bir anayasa ile çözüm benimsiyordu. Gandhi’nin II. Dünya Savaşı’nın ardından o meşhur sivil itaatsizlik eylemi başlatmasının ve kongrenin denetiminin tamamen ele geçirilmesinin ardından Cinnah, Hint birliğine eyvallah dedi ve ardından Pakistan talebini uygulanabilir bir siyasi proje dönüştürdü.
Cinnah
İngiltere de yürüttüğü görüşmelerde yer aldı ve 14 Ağustos 1947 tarihinde
İngiltere'nin Pakistan'ın bağımsızlığını tanımak zorunda kalması üzerine, aynı
gün hem Pakistan hem de Hindistan devleti kuruldu.
Cinnah,
Pakistan'ın ilk genel valisi ve kurucu meclis başkanı olmuştur. Pakistan nihayet
dünya haritasında yerini almış ama geçiş süreci çok zor olmuştur. Müslümanlar,
Hindular ve Sithler birbirine girecek, iki ülke arasında amansız bir göç grafiği
ve savaşlar yaşanacaktır.
Pakistan
adı ilk olarak İngiltere'de öğrenim gören Müslüman öğrenciler tarafından 1940
yılında dillendirilmiş, Pakistan adı Pencap, Afgan, Keşmir isimlerinin baş
harflerinin yanyana gelmesinden meydana gelmiştir. Sondaki stan ülke demektir
başındaki Pan Urdu dilinde temiz saf anlamına gelir.
Cinnah
Atatürk'ten çok etkilendiği bilinir. Cinnah, Atatürk'ü İslam toplulukları
bakımından sislerin arkasından ışıldayan ve yepyeni bir kaderin yolunu gösteren
parlak yıldız olarak kabul ettiklerini açıklamış, Atatürk hayranı olduğunu belirtmiştir. “Mustafa Kemal
Atatürk'ün şahsında İslâm dünyası büyük bir kahramanı kaybetmiştir” demiştir.
“Ölümünün ardından Hindistan Müslümanları önlerinde bir ilham kaynağı olarak
duran bu büyük Müslümanın kendilerine verdiği örneği gördükten sonra hala batak
ve ayakları saplanmış olarak kalacak mı” diye
sormuştur.
Bir
ara siyasetten çekilen Cinnah, Londra'ya yerleşmiş ve 1930 da Amstrong’un
Atatürk'ü konu alan Grey Wolf (Bozkurt) isimli kitabını 2 gün boyunca hiç
elinden bırakmadan okumuş ve ardından okuması için kızına vermiştir. Cinnah
ayrıca yine Atatürk hakkında “Türkiye'yi kurtarmakla bütün dünya uluslarının
Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti”
demiştir.
Yorum Gönder