1970’li yılların başında dünya, Sovyetler birliği ve Amerika arasındaki ideolojik
soğuk savaş nedeniyle bölünmüştü. Taraftar sürekli olarak etki alanlarını
genişletmeye yollarını arıyordu. 1969 yılında ABD Başkanı Nixon, Amerika'nın
arka bahçesi olarak görülen Güney Amerika’da komünizmin yayılmasına endişe
ediyordu. Şili'de yaklaşan seçimlerde en büyük favorisi sosyalist Allande
idi. Başkan bu durumdan oldukça rahatsızdı ve CIA’ya talimat vererek Şili
halkının iradesini sandığa yansıtmaması için elinden geleni yaptı. Lakin bu
hesap tutmadı. Allande, diğer iki rakibini de paspas gibi çiğneyip başbakanlığa
yerleşmişti. Beyaz saraydakiler sinir küpü oldu.
Seçimlerin ardından
Amerika, Şili'nin ekonomik açıdan çökertilmesi operasyonuna başladı. Başbakan Salvador Allande, ABD'nin elinde bulunan bakır
şirketlerinin millileştirmiş ve iş ve toprak reformu yapmasına rağmen 1973’e
gelindiğinde enflasyon yükselmişti. Ülkede CIA destekli grevler başlamıştı. Türkiye'de ki
darbe literatüründen alışık olduğumuz tabirle şartlar olgunlaşıyordu. ABD
Allande'nin gelmesi ile Latin Amerika'nın, üstte Küba güneyde Şili ile beraber
kızıl sandviç olmasından korkuyordu.
Augusto Pinochet Kimdir
Bizdeki 11 Eylül
darbesinin bir benzeri Şili'de General Pinoşe tarafından
yapılmıştır. Augusto Pinochet (1915-2006)
Hitler gibi bir gümrük memurunun oğlu olarak dünyaya geldi. Asker olmasını önce
annesi, ardından karısı destekledi. Genç Pinoşet, Şili ordusunda süratle
yükseldi. Her ne kadar komünistlerden nefret etse de 1950'de Latin Amerika’nın
ilk Marksist lideri Salvador Allende’nin iktidarı döneminde ve onun isteğiyle
orduya girmişti. Bu tarihsel benzerlik akıllara Mısır darbesini getirmektedir. Mursi
tarafından yetki verilen Sisi'nin, Mursi’yi devrilmesi gibi, Pinoşe de gün
gelecek kendisinin önünü açan amirine darbe yapmakta gecikmeyecektir.
1973 Şili Darbesi
Allande'nin en büyük
hatası, güvenilir biri olduğunu düşündüğü Pinoşe'yi (yada Pinochet) 1973
Haziran’da genel kurmay başkanı olarak atamasıydı. Ardından 11 Eylül 1973 Şili halkının zihnine
kazınan tarih oldu. O gün Pinoşe, seçimle iktidara gelmiş Allande hükümetine
darbe yaparak seçimle gelen meşru hükümeti devirdi ve başbakan Allende darbe sırasında öldü. Kimilerine göre
intihar etmiş, kimilerine göre ise askerler tarafından öldürülmüştü. O günden
itibaren Şili'de cunta rejimi hakimiyeti almış ve General Pinoşe ülkeyi yönetmeye başlamıştı. ABD rahat nefes
almıştır artık Şili güvendeydi.
Şili darbesinin ilk yıllarında
130 bin civarında Şili vatandaşı tutuklanmıştır. Şili güvenlik güçlerinin
işkence tekniklerinde yetersiz kalması sebebiyle Fransa’nın Pinochet rejimine
işkence teknikleri konusunda eğitim vermek üzere Şili’ye askeri personel gönderdiği iddiası
“Kurtlar İmparatorluğu” kitabının yazarı Grange tarafından pek çok kitabında
dile getirilmiştir.
Pinochet Döneminde Şili
Darbeci devlet başkanı Pinoşe, sanayide ki
millileştirmeyi durdurdu. Şirketleri ve toprakları eski sahiplerine iade
etti. Kendisi ekonomiden anlamasa da Amerika ona Amerikadan serbest ticaret
politikalarının hayata geçirmeleri için sonradan "Chicago Boys"olarak
isimlendirilecek bir grup genç ekonomisti gönderdi. Bu kadronun ülkeye
hâkim kıldığı ekonomik modelle Şili, bölgenin en sağlam ekonomisi oldu. Tabi
bunda Amerika'nın desteğini çok büyüktü.
General Pinoşe, tanrı
tarafından seçildiğini inanıyordu. Kendisine bir politikacıdan ziyade hep asker
olarak görmeye devam etti. Üniforma giyerek dolaştı. 1970’lerde özellikte
ekonominin düzeldiği ve istikrarın geri geldiği bir ortamda birçok Şilili,
generalin ardında saf tutmak da gecikmedi. Halkına sürekli demir yumruk
politikası uygulamış ve gizli servisin acımasızlığı ve askeri rejimin tüm ezici
gücüyle Pinoşe iktidarını devam ettirmiştir. Fakat buna rağmen 1986 da kendisine
hedef alan bir suikast girişiminde payı kurtuldu.
General Pinoşe
1988’de ülkesine çok güvenmiş ve oluşturduğu bu ekonomik tablo, Amerikan yardımları
askeri yönetimin yaptığı eklemelerle, 1988’de halkı referanduma götürüp bir
şekilde güvenoyu almayı planlıyordu. Ama Şok oldu referandumu kaybetmişti. Kendi
eliyle, sivil iktidara giden yolu açmıştı. 1990’da acısını içine gömerek
cumhurbaşkanlığından ayrıldı ama genelkurmay başkanlığını yürütmeye devam
etti. Yönetimden ayrılamıyordu. Pinoşe nihayet 1998’de genelkurmay başkanlığından
ayrıldı. Şili halkının çilesi bitmedi bu kez de kendisine ömür boyu senatör ilan
etti. Adaletin pençesinden kaçmak için türlü cambazlığı yapıyordu. Şili darbesi ve sonrası için 30 bin kişinin tanıklığında hazırlanan hükümet raporuna göre, cunta rejimi 3197 kişiyi öldürmüş, 29 bin kişi işkenceden geçirilmiş, kayıpların sayısı ise bilinmiyordu.
Darbeci Diktatörün Sonu
Dünya değişmiş ve 2000’li
yılların başına gelindiğinde artık o dönem Amerika, önceden destek verdiği
darbeciler, diktatörler ve kullandığı örgütlere desteğini çekmiş artık onlarla
hesaplaşmaya başlamıştı. Yani bir nevi eski silahlarını kullanıp şimdi
teslim ediyordu. Pinochet (Okunuşu:
Pinoşe) 1998’de İngiltere ziyaret sırasında İspanya'ya teslim edilmek
üzere ev hapsine alınca şok oldu. Eski dostları onu yem ediyorlardı. İspanyollar
kendi vatandaşlarının canına kıydığı gerekçesi ile darbeci generalin peşine
düşmüştü ve resmen İspanya’ya iadesini İngiltere’den istiyorlardı. Pinoşet, sağlığını öne sürerek zamana oynadı ve 2 yılın
sonunda İspanyolların elinden kurtuldu. İngilizler 2000 yılının Mart’ında sağlık
sorunları nedeniyle Pinoşe'yi ülkesine geri yolladı. Tam döndüğü esnada
Allande'den sonra Şili’nin ilk sosyalist devlet başkanı Ricardo Lacoste, yemin
edip göreve başladı. Geçmişin pislikleri de hesaplaşmaya kararlı olan yeni
başkan, Pinoşe'yi yargılamaya başladı. Aynen bizdeki Kenan Evren'in
yargılanması gibi sembolik bir yargılama olmuştu. Ama ondan farklı olarak
sürekli ev hapsine alınmış ve aşağılarcasına 2005’te ilk sabıka kaydı
çıkarılmıştı. Polis devam eden soruşturmada çerçevesinde Pinochet'nin fotoğraflarını çekerek parmak izini almış, üstelik eski
devlet başkanına adi suçlular gibi her gün karakola rapor verme zorunluluğu da
getirilmişti. Buna karşın yargılama esnasında sürekli avukatları tarafından
sağlık sorunları bahane ederek duruşmalara gelmiyor ve eski postal yalayıcıları
sayesinde korunuyordu. Yine de Pinoşe 2006’da Allande'nin iki korumasının
öldürülmesinden birinci derece rolü olduğu gerekçesiyle, adli makamlar
tarafından beşinci kez ev hapsi almaktan kurtulamadı. 10 Aralık 2006’da 91
yaşında tedavi gördüğü hastanede öldüğü haberi üzerine bayraklarla sokaklara
çıkan binlerce Şilili, Pinoşe'nin ölümünü dans ederek ve korna çalarak kutlamıştır.
Cenazesi vasiyeti gereği
yakılarak ailesine teslim edilmiş ve saldırı ihtimali bulunması sebebiyle mezar
yaptırılmamıştır. Şili askeri makamları Pinoşe’nin küllerinin askeri alana
bırakılmasına izin vermemiştir.
General Pinoşe 1970’te ki darbeden 1990’a kadar ülkeyi
demir yumrukla yönetmiş, onbinlerce kişi işkenceden geçiren geçirerek
öldürmüştür. Pinoşe'ye ait farklı adlarda yüzün üstünde banka hesabı
belirlenmiştir. Yurt dışına milyonlarca dolar kaçırdığı sonradan ortaya
çıkmıştır. Özellikle aralarındaki Washington’da ki Lyrics Bankası'nın da
bulunduğu bir dizi bankada keşfeden gizli hesaplarındaki milyonlarca dolar,
taraftarlarını bile çileden çıkarmıştır. Bu işe tuz biber ekense Hong Kong'ta ki
bir bankada Diktatör Pinoşe adına açılan hesapta ortaya çıkarılan 10 ton
altın olacaktı.
“Eğer ben hareket ettirmiyorsam ülkemde yaprak dahi
kımıldamaz” Augusto Pinochet sözleri arasında en çarpıcı olandır.
Yorum Gönder