şah

Takvimler 26 Ekim 1919'u gösterdiğinde İran'ın kuzeyindeki Sadabad Sarayı’nda eşsiz bir coşku yaşanıyordu.Pehlevi hanedanının kurucusu Rıza Şah Pehlevi'nin ilk oğlu Muhammet Rıza Pehlevi doğmuştu.

Muhammed Rıza Pehlevi (1919-1980), sarayda doğan her çocuk gibi el bebek gül bebek büyüdü. İsviçre'nin itibarlı okullarından birinde okudu ve İran'a döndü. Daha sonra II. dünya savaşı patlak verdi. Hitler’in petrol yatağı İran’ı planından önce Rusya ve İngiltere ellerini daha çabuk tutup İran'ı işgal ettiler. Müttefik güçler Rıza Pehlevi’yi tahtı oğluna bırakmaya zorladı. 16 Eylül 1941’de Muhammet Rıza, babasının yerine iktidarı devraldı. Müttefik yanlısı ve batılı ülkelerin etkisine daha açık olacağı umuluyordu ve daha fazlası oldu. İran artık batılı güçlerin uydusu olmuştu.

2. Dünya savaşı esnasında İran, Amerika ve İngiltere’nin, Rusya’ya yaptıkları yardımın bir numaralı geçiş noktası olmuş hatta Fars koridoru olarak ünlenmiştir.

Savaştan sonra kendisini iktidara getiren batıya çok kolaylıklar yaptı.Amerika onun iktidarıyla İran'a yardım musluklarını açtı. Lakin ülkedeki herkes, onun gibi batı aşığı değildi. Özellikle İran petrolünün İranlılara ait olması gerektiğini savunan Muhammed Musaddık, parlamentonun gelişimi ile 1951’de petrol sanayisini millileştirdi. Bu durumda şoka giren İngiltere, karşı saldırıya geçti. Fakat Musaddık geri adım atmadı ve başbakan oldu. İngilizler ne pahasına olursa olsun İran petrollerinin geri istiyorlardı. Ambargo koydular. İngilizler sonunda Amerika’dan yardım istediler ve düğmeye basıldı. İngiltere ve Amerika, Şah’ın desteğiyle Musaddık hükümetini hedef alan Ajax operasyonu sahneye koydu. Fakat Musaddık gene yıkılmadı. Şah Roma’ya kaçtı. Ortada bir iç savaş varmış gibi gösterildi ve ortaya çıkan kaos durumunda Musaddık devrildi. Batı istediğini almıştı. Batıyla ilişkileri yoğun olan Şah, Emperyalist güçlerin her istediğini yaptı. Roma’dan dönen Şah Pehlevi, monarşi yanlılarından oluşan bir kalabalık tarafından kahraman gibi karşılandı ve ardından ülkede istediği gibi at koşturmaya başladı. Rıza Pehlevi’den önce İran'daki anahtarların sahibi İngiltere ve Rusya'daydı. Ama artık Amerika başrol oynayacaktı.


Amerika ile sayısız siyasi ve ekonomik anlaşma imzalayarak Amerika etkisinin İran'ın köküne kadar girmesini sağladı.İran petrol sanayi tamamen Amerika'nın önüne bırakıldı. Şah Pehlevi her diktatörün yaptığı gibi muhalefeti susturmak için bir canavar ortaya çıkardı "SAVAK".Şah'ın kurduğu bu ulusal güvenlik ve istihbarat servisi, kısa zamanda rejim muhaliflerini avlayan acımasız bir örgüte dönüşecekti. İran’da komünist sınıf ve Şii kesim büyük baskılar görmeye başlamış ve toplumun çoğu kesiminde Şah yönetimine karşı tepkiler büyümüştür.

1963’te Beyaz Devrim olarak tarihe geçen ekonomik ve sosyal program, iplerin koptuğu nokta olacaktı.Bu programla hem ülkesini sanayileşmiş bir topluma dönüştürmek hem de İslami renkleri geri plana itip daha laik bir İran portresi yaratmak istiyordu. Bu durumu ülkedeki muhafazakâr da özellikle başını Şii devlet adamı Ayetullah Humeyni’nin çektiği mollalar sınıfı, devrime karşı seslerini daha da yükseltti.

İlk başta 60-70 'li yıllar arasında reformlar işe yarasa da geniş bir ulaşım ağı kurma, toprak reformu, kadın haklarında iyileştirme gibi bazı hedefler hayata geçirebilmişti. Ancak paket program uzun vadede ters tepmiştir. Şah Pehlevi niyeti ne kadar anlaşılabilir de olsa bunları yaparken bir gecede aldığı kararlarla halkı hayalindeki halka dönüştüreceğini sanmış, üstelik bunu zamana yayarak değil döve döve yapma yoluna girmişti.İslam, toplum hayatında önemli bir yer tutuyordu.Halka rağmen halkçılık yapma yanlışına düşünce işler çığırından çıktı.
1975 yılında demokrasiyi rafa kaldırmış ve Diriliş partisini tek parti ilan ederek diğer tüm siyasi faaliyetleri yasaklamıştır.

Amerikan ve İsrail’in ülkede at koşturması, batının etkisi, Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin İran halkı üzerinde çok gitmesi, SAVAK 'ın işkence etmesi ve zulmü, Şahın gösterişli hayatı buna karşı halkın fakirliği eklenince İran halkı galeyana geldi ve başını İslamcıların çektiği halk ayaklanması ile Şah Rıza Pehlevi, 1979’da devrildi. Bu geçiş döneminde tarafsız kalan ve kendi halkına silah çekmeyen ordu, önemli bir rol oynamıştı.Önce Türkiye'ye, ardından Irak oradan da Fransa'ya sürgüne giden 1964’ten 1979’a kadar 15 yıl sürgün hayatı yaşayan Ayetullah Humeyni, devrimin ardından İran'a geri geri dönmüş ve ülkesine İran İslam Cumhuriyeti adına liderlik etmiştir.

Bu devrime ateşleyici olan ise Şah’ın karısının süt banyosu yaptığı haberleri, Muhammed Rıza Pehlevi ve ailesinin aşırı gösterişli hayatı, sürekli Amerika'ya gidip gelmesi olmuştur. Şah ve ailesinin yaşamı halkı iyice kızdırmıştır. İngiliz ve Amerikan istihbaratı sonuna kadar İran'da İslam Devrimi’nin yaklaşmakta olduğunu analiz edememişler, Şah devrilmez diye rapor vermişlerdir. Dünya ve Türk magazininde de o dönem çok yer bulan Şah ve eşi Farah Diba, özellikle o yıllarda çok popüler olmuştur. Şah Rıza Pehlevi ve karısı Farah Diba’nın şaşalı hayatı, dünyanın önde gelen cemiyet dergilerinin kapaklarından inmemiştir. Rejimin yıkılmasından kısa bir süre önce ülkeyi terk eden şah, ölecek yer bile bulamamıştır.

Özellikle siyasi tarihinde büyük rol oynayan Amerika, arkasına bakmadan onu terk etmiştir(konsolosluk baskını ve rehine krizi yüzünden). Önce Mısır'a ardından Fas, Bahamalar, Meksika'ya gitmiş, yeni kurulan İran rejimi, ev sahibi ülkelere her seferinde devrik Şah Rıza Pehlevi’nin teslim edilmesi için baskısı sonucu her ülkeden kaçmıştır. En son isteksiz bir şekilde eski dostu Amerika, 22 Ekim 1979’da Şah'ın Amerika’ya giriş yapmasına izin vermiştir. Ünlü milyarder iş adamı David Rockefeller’ın ısrarının bu kararın verilmesinde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Şah Rıza Pehlevi tedavisinden sonra başkan Carter'ın baskısıyla Amerika'dan ayrılmak zorunda kalmış, bir süreliğine Panama da yaşamıştır. Lakin Panama’nın kendisini İran'a teslim edeceğinden şüphelenen Pehlevi, bir kez daha soluğu Enver Sedat’ın çağrısının ardından Mısır'da almış, 1980’de bu ülkede ölmüştür.

Muhammed Rıza Pehlevi İran prensliğinden İran Şahı olmuş ve sonunda devrilerek İran’ın son monarşik lideri sıfatıyla tarihe geçmiştir. İktidarı boyunca ailesi ve kendinin lüks yaşamı dışında 1971 yılında Pers İmparatorluğunun 2500. kuruluş kutlamaları da damga vurmuştur.