Tiryaki Hasan Paşa Az Sayıda Asker ile Kanije Kalesini Nasıl Savunmuştur

 Tiryaki Hasan Paşa

16. Yüzyılın sonlarında, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya arasında başlayan savaşlar döneminde, 1601 yılında yaşanan Kanije kalesi savunmasıtarihe geçecek bir kahramanlık destanına dönüşmüştür. Kanije savunması, Tiryaki Hasan Paşa’nın her türlü savaş sanatını kullanıp, kendi askerlerinden kat be kat fazla sayıda düşman askerini mağlup edip Avusturya Arşidük’ü II. Ferdinand’ın otağını bırakıp kaçmasını sağlayacak kadar önemli bir zaferdir. Kanije zaferi ayrıca psikolojik harp konusunda ki en iyi örneklerden biri sayılarak Dünya Savaş tarihine geçmiştir.

Kanije Kalesi

Kanije, bugün Macaristan topraklarında yer alan,16. Yüzyıl döneminde Balkanlara hakim olmak isteyen Osmanlı İmparatorluğu ve Türkleri bölgeden atmak için toplanan, Avusturya önderliğindeki Haçlı ordusunun mücadelesi açısından stratejik bir nokta olmuştur. Kanije kalesi de 1566 yılında Zigetvar’ın Osmanlılar tarafından fethedilmesinin ardından, Macarlar tarafından Habsburg hanedanına bırakılmıştı.1600 yılına gelindiğinde Sultan III. Mehmed döneminde, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya arasında yaşanan savaşlar sürecinde, Macaristan boyunda serhadlık görevi verilen Satırcı Mehmed paşa (Avusturya seraskeri) komutasındaki ordu, geçen iki yıllık süreç içerisinde herhangi bir askeri başarı sağlayamamıştı. Ayrıca bazı Türk kaleleri de Avusturyalılar tarafından alınmıştı. Bunun üzerine Satırcı Mehmed paşa iş göremez olarak ilan edilip, Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından idam edilir ve Sadrazam İbrahim Paşa yönetimi devralır. 1600 yılının kış aylarını Belgrad’ta geçiren Damat İbrahim paşa ardından Kanije kalesini kuşatır. Sadrazam İbrahim Paşa iki ateş arasında kalmasına rağmen, 40 gün süren bir kuşatma sonucunda kahramanca savaşarak Kanije kalesini ele geçirmiştir. (22 Ekim 1600) Osmanlı ordusu geldiğinde kalenin içerisinde bulunan Türklerin, kendilerini feda ederek barut deposunu havaya uçurup kaleye büyük bir zarar vermesi, Kalenin fethinde oldukça etkili olmuştur. Damat İbrahim Paşa bu zafer üzerine Kanije fatihi ünvanı almış, ayrıca Sultan III. Mehmed ona hayatı boyunca sadrazam olarak kalacağı sözünü vermiştir. Ünlü Avusturyalı tarihçi Hammer, Damat İbrahim Paşa’nın aslen Kanije’li olduğunu iddia etmiştir. Kanije fethinin ardından Sadrazam İbrahim paşa hastalanarak 10 Temmuz 1601 günü Belgrad’ta vefat etmiştir.

Tiryaki Hasan Paşa

Kanije kalesi, artık Osmanlı İmparatorluğunun batıda bulunan en uç noktası olmuş ve Beylerbeyliği Zigetvar’dan Kanije’ye taşınarak buradan çevreye seferlere devam edilmiştir. Kanije beylerbeyi ise Tiryaki Hasan Paşa olmuştur. Tiryaki Hasan Paşa yeni görevi için Kanije’ye geldiğinde, Sadrazam Damat İbrahim Paşanın ölüm haberini almıştır. Bunun üzerine Belgrad’a haber göndererek Kanije’ye destek sağlanmasını istemiştir. Çünkü Avusturyalıların Kanije’ye saldıracağını tahmin ediyordu.


Doğum yeri ve tarihi bilinmese de Tiryaki Hasan Paşanın Arnavut asıllı olduğu tahmin edilmektedir. Genç yaşlardan itibaren Enderun’da yetişmiştir. Sultan II. Selim döneminde Enderun’da bulunmuş, daha sonra Sultan III. Murad’ın hizmetine girmiş önemli mevkilerde çalışmıştır. Çok sayıda yabancı dil bilmesi sebebiyle uzun yıllar eyaletlerde yöneticilik yapar. Sadece Zigetvar’da 20 yıl idarecilik görevinde bulunmuştur. Kahraman bir devlet adamıdır. Pek çok savaşa ve sefere katılmış, cesareti askeri kabiliyeti ile ün yapmıştır. Tiryaki Hasan Paşa, bazı tarihi kaynaklarda çok afyon içtiğinden afyon tiryakisi olduğu ve sebebiyle tiryaki lakabını aldığı geçse de genel olarak kahveyi çok içtiğinden dolayı tiryaki lakabı aldığı kabul edilmektedir.

Kanije Savaşı Öncesi

Osmanlı ordusu, Kanije kalesinde 5 bin civarında asker ve 100 küçük top bırakmıştı. Avusturya Arşidükü Ferdinand topladığı Haçlı ordusu ile zayıf gördüğü Kanije kalesini bir an önce alıp ilerlemek için 9 Eylül 1601’de yaklaşık 50 bin kişilik ordusu ile Kanije kalesini kuşattı. Arşidük II. Ferdinand’ın ordusu Papalık, Malta, İspanyol ve İtalyan askerlerinin yanı sıra, gönüllü Macar ve Fransız birliklerinden oluşan bir Haçlı ordusuydu. Amaçları Türkleri Balkanlardan sürmek olan, Halsburg hanedanlığının liderliğinde birleşen bu birleşik ordu 47 büyük topa sahipti. Bazı kaynaklarda Avusturya ordusunda bulunan asker sayısı 35 bin ila 100 bin arasında değişmekte, Osmanlı ordusunun ise sayı olarak 5 bin ila 9 bin arasında olduğu gösterilmektedir. Tüm bu sayılara rağmen, düşman ordusunun yaklaşık 10 kat daha büyük olduğu kesindir.

Osmanlı ordusu zor bir durumdaydı. Kanije kalesinin çevresi düşman birlikler tarafından çevrelenmiş ve dışarı ile hiçbir bağlantısı bulunmuyordu. Tiryaki Hasan Paşa, içinde bulunduğu durum karşısında ustaca taktikler izlemeye başladı. Düşmanın,ellerinde bulunan savaş mühimmatı hakkında bilgi edinmemesi için ilk etapta sadece tüfek atışı yaptırmaya başladı. Kanije Kalesi, Balaton gölü (Macaristan) ile Drava nehri bağlantısı olan ve Berk suyu ismi verilen nehrin çevrelediği alandaydı. Avusturya ordusu, Kanije kalesi önünde bulunan suyu geçmek için köprü kursa da Tiryaki Hasan paşa, gece vakti köprüyü yıktırarak düşman askerlerinin boğulmasını sağlamıştı.

Ferdinand, Kanije kalesinden sadece tüfek atışıyla savunma yapıldığını tespit etmesiyle, Türklerin elinde top olmadığını zannederek hücum emri verdi. Haçlı ordusu kaleye hücum edince Tiryaki Hasan Paşa’nın emri ile tüm toplar ateşlendi ve düşman büyük kayıplar vererek geri çekildi.

Bunun üzerine savaş ve düşmanın saldırıları sertleşti. Tiryaki Hasan Paşa psikolojik Harp taktiklerini uygulayarak savaş hileleri ile düşmanı şaşırtmaya girişti. Bunun için kale önüne sahte mektuplar bırakarak sahte haberler üretiyordu. Tiryaki Hasan Paşa’nın Yemişçi Hasan Paşa’ya hitaben yazdığı ve bilerek düşmana ulaştırılan sahte mektuplarda erzaklarının ve silahlarının çok olduğu, ayrıca Belgrad’ta bulunan Padişahın büyük ordusunun yardım için yola çıktığı bilgileri yer alıyordu. Dahası Avusturya ordusunda bulunan Macar askerlerinin kendi yanlarında yer aldığı, yani Haçlı ordusuna ihanet içerisinde bulunduklarına dair bilgiler düşman ordusunda çatlaklara sebep oluyordu.

Ancak bu bilgi kirliği ters tepmeye başlamıştı. Kalenin erzak ve cephanesinin bol olduğu ve yardım geleceği söylentileri Arşidük Ferdinand’ı oldukça sinirlendirdi. Kanije kalesinin bir türlü düşmemesi ve üstüne üstlük bu haberlerinde gelmesiyle Askerlere bağırmaya, sinirle hareket etmeye ve saldırıları daha da hızlandırmaya başladı. Gelişen olaylardan oldukça sinirlenmiş ve telaşlanmıştı. Hatta Tiryaki Hasan Paşa’nın kellesini getirecek askere 40 köy bağışlayacağını dahi söylüyordu.

Saldırıların daha da sertleşmesi üzerine Tiryaki Hasan Paşa, yalan mektup işinden vazgeçerek bu sefer kalede mehter marşı çaldırarak sanki içeride bir şenlik ve düğün varmış izlenimi vermeye başladı. Sürekli çalmaya başlayan mehter marşı Ferdinand’ı delirtti. Çıldıran Avusturya Arşidük’ü askerleri iyice azarlamaya başlamıştı. Kanije’nin mutlaka düşmesini istiyordu.

Kuşatma ikinci ayına yaklaşmaya başlamıştı. Osmanlı ordusunun cephanesi neredeyse tükenme noktasındaydı. Erzakta aynı şekilde bitmek üzereydi. Ancak bunlara rağmen yaşanan tüm bu olumsuzluklar düşmana kesinlikle hissettirilmiyordu. Hatta alınan esirlere, içi kum dolu çuvalları barut ve un çuvalıymış gibi gösterip, dışarıda bulunan kuşatma direncini büyük ölçüde kırıyordu.Sert saldırılar sebebiyle kale mevcudu iyice azalmıştı. Ayrıca barut bitmiş durumdaydı. İyice tükenen umutlar üzerine Yüzbaşı Ahmet Ağa, kale içinde barut üretebileceğini söyledi. Ahmet Ağa, söğüt ağacının kavı ile ince kumu birleştirerek yapılan barut ile 2 hafta daha dayanılabilmişti. Kale içinde ise Tiryaki Hasan Paşa, Sadrazam Yemişçi Hasan Paşa’ya gönderdiği yardım teklifine rağmen, yardım gelmeyeceği haberi kendisine ulaşmıştı. Sadrazam Yemişçi Hasan Paşa, Stuhlweiszanburg kalesinin düşman tarafından alınması sebebiyle ilk önce oraya gideceğini bildirmiştir. Fakat askerlerin moralini yüksek tutmak için yeniçerilere sanki yardım gelecekmiş gibi yazılan sahte mektubu okutarak ümitli olmasını sağladı.

Ancak Sadrazam Yemişçi Hasan Paşanın yenildiği ve Osmanlı ordusunun geri döndüğü haberi Kanije’ye ulaştı. Hatta Budin beylerbeyi Mehmet Paşa’nın kesik başı, Kanije’yi savunan Osmanlı Askerlerine gösteriliyordu. Tiryaki Hasan Paşa, bu başın gerçek olmadığı konusunda askerlerini ikna etti. Tiryaki Hasan paşa, liderlik gücü ve kabiliyeti ile hem içeride hem de dışarıda düşmana karşı çok iyi bir idare gösteriyordu. Düşman takviye kuvvetlerle güçlense de ümitsizdi. Bataklık olan bölgede ilerleyemiyor sert Türk savunmasını geçemiyorlardı.

Tiryaki Hasan paşa, düşmanın kötü halini fırsat bilerek bir an önce harekete geçmeye çalışıyordu. Sadrazamdan yardım talebine cevap Zigetvar’da yeniçerinin huzursuzluk çıkardığı ve Kanije’nin önce Allah’a sonra kendisine emanet olduğuydu. Tiryaki Hasan Paşa için oldukça kötü bir haber olsa da dışarıda bulunan Haçlı Ordusunda, Sadrazam Yemişçi Hasan Paşa’nın Zigetvar’a gelmesi olumsuzluğa ve telaşa sebep oldu. Osmanlı ordusunun yardıma geleceği beklentisi artmıştı.

Kanije'yi savunan Osmanlı yeniçerileri için durumu kötüleştiren bir başka gerçekte kışın yaklaşıyor olmasıydı. Tiryaki Hasan Paşa umutsuz haldeydi. Aklında tek olasılık vardı ya başarılı bir sonuç ile kuşatma kırılacak yada kale düşecekti. Yani ya zafer ya ölüm! Ferdinand’ın Sadrazamın ordusunun yerini öğrenmek için casus yolladığı haberini alan Tiryaki Hasan Paşa harekete geçme vaktinin geldiğini anlamıştı.

Yoğun yağmur yağışının olduğu, Kanije kuşatmasının 73. Gecesinde (18 Kasım 1601) Tiryaki Hasan Paşa huruç yani kaleden çıkarak, kuşatmayı yarma hareketinin emrini verdi. Kalede bulunanlarla birlikte, 87 yaşında olan yaşlı kurt Tiryaki Hasan Paşa dahil herkes huruçta yer alıyordu. Gece vakti beklenmeyen baskınla, Avusturya ordusu şoka girmişti. Kral Ferdinand, Osmanlı’nın beklediği yardımın geldiğini sanmasıyla gerisin geriye kaçtı. Avusturya Arşidükü II. Ferdinand o kadar hızlı kaçmıştı ki otağını dahi Kanije önünde bırakmıştı. Hatta kıyafetlerini dahi değiştiremeden, geceliğiyle kaçtığı rivayet edilir. Onun kaçtığını gören askerleri de aynı hızda herşeylerini bırakıp kaçtılar. Az sayıda Yeniçeri, kendisinden 10 kat fazla sayıda olan Haçlı ordusunu önüne katmış ve kovalamıştı. Her şeyini bırakıp kaçan Birleşik haçlı ordusu, geriye 47 büyük top, 14 bin civarında tüfek, çadırlar ve malzemeler bırakmıştı. Bırakılan ganimetin Kanije kalesine taşınması yaklaşık 2 ay sürmüştür!

Tiryaki Hasan Paşa, Arşidük Ferdinand’ın otağına ilk girdiğinde yaşadığı ortamını gördükten sonra, kendi bulunduğu ortamı kıyaslaması ve sonucunda ise bütün zorluklara rağmen elde ettiği zafer karşısında dayanamayarak sevinçten ağlamıştır. Ferdinand’ın tahtına oturmuş daha sonra iki rekat şükür namazı kılmıştır. Askerlerine ağır şartlara rağmen gösterilen sebat, sabır, birlik ve komutana itaat ile kazandıklarını söylemiştir.

Kanije kalesinde Osmanlı ordusu Avusturya önderliğindeki kalabalık Haçlı ordusuna karşı kesin bir zafer kazanmıştır. Kanije’den gelen zafer haberi üzerine İstanbul’da şenlikler dahi yapılmıştır. Sultan III. Mehmed Kanije zaferi üzerine Tiryaki Hasan Paşa’ya çeşitli hediyeler ve onu vezirliğe atadığını bildiren Hatt-ı Hümayün göndermiştir. Hatt-ı Hümayünü okuyan Tiryaki Hasan Paşa sonunda ağlamış ve “Kanije Savunması gibi ufak bir hizmet karşılığında vezirliğe layık görmüşler, padişah mektubu yazılmaya başlanmış gençliğimde böyle küçük işler için vezirlik verilmezdi, ne idik neye kaldık, devletin vezirliği benim gibi kocamış bir ihtiyara mı kaldı” demiştir.

Kanije’den sonra Anadolu’da baş gösteren Celali isyanlarını bastırmakla görevlendirilen Tiryaki Hasan Paşa, başarılı olduktan sonra Budin Beylerbeyliğine atanmış ve 1611 yılında Budin’de vefat etmiştir. Kanije savunması askeri açıdan oldukça başarılı bir örnek olup Türk tarihinde ki en önemli kahramanlık destanlarından biridir. Kanije 90 yıl kadar Osmanlı idaresinde kaldıktan sonra, batıdaki bu en uç nokta 1690 yılında Avusturya idaresine geçmiş ve Viyana’da alınan bir kararla 1702 yılında Habsburg hanedanı tarafından yıktırılmıştır.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski