Siyonizmin Kurulmasına Sebep Olan Olay Dreyfus Davası Nedir

 .


100 yıl önce gerçekleşen ve Fransızların bugün dahi konuşmak istemediği, Dreyfus davası tarihe damga vuran bir olaydır.
1894 yılında Fransızların o dönem en büyük düşmanı Almanlardı. Birinci Dünya Savaşı adım adım çağırılıyordu. Bu iki düşman ülke 1868 yılında Fransızların kaybettiği bir savaş yaşamıştı. 1894 yılında Fransız Savaş Bakanlığından birilerinin askeri sırları Almanlara sattığı ortaya çıktı. Bu olay patlayınca bakanlıkta genç ve masum Yüzbaşı Alfred Dreyfus günah keçisi seçildi. Çünkü o bir Yahudiydi.

Bu ihanetin belgesi olarak Fransızlar yırtık bir kağıt parçasını, Paris'teki Alman Konsolosluğu'nun Alman askeri ateşesinin çöp tenekesinde Fransız bir temizlikçinin bulmasıyla oldu. Bu yırtılmış kağıdı bu kadar önemli kılan olay ise askeri bilgilerin yazılı olmasıydı. El yazısı incelendi ve Dreyfus'un el yazısını biraz andırdığı için genç subay tutuklandı.

GÜNAH KEÇİSİ DREYFUS

Dreyfus, anında Fransız Guyana'sında Şeytan Adası'na hapse yollandı ve vatan haini ilan edildi.
Ancak bir kısım insan onun suçsuz olduğuna inanıyordu. bakanlık her şeyin hallolduğunu düşünüyordu ki davayı yeniden incelemek isteyenler ortaya çıktı. Bu davanın en büyük savunucusu Albay Georges Picquart oldu. Dreyfus'un mahkemesini izleyen Albay, 1896 yılında Ordu istihbarat Şefliği'ne atanınca, gerçek hainin kim olduğunu kısa sürede keşfetti. Binbaşı Ferdinand isimli asker 1892 yılında, Alman ateşesi ile yakın ilişkiler içerisinde olduğu gerekçesiyle uyarılmış ve daha önemli olanı ise el yazısı, Dreyfus'un kinden daha çok o yırtık Kağıt parçasındaki yazıya benziyordu.
Buna rağmen Fransızlar hata yaptıklarını kabul etmek istemiyorlardı. Gizli bir mahkemeyle de Ferdinand aklandı. Daha sonra Bu Davayı araştıran, haini ortaya çıkaran Albay Picquart notu bizzat yazmış olmakla suçlanıp tutuklanmak üzere beklemeye alındı.
Şimdi başlıkta okuyup bu işin Siyonizm ile ne alakası var diyebilirsiniz. İşte siyonizmin temellerini atan olayların başında gelen Dreyfus olayının Siyonizm ile ilgisi.
5 Ocak 1895 yılında Dreyfus, vatan haini Yahudi yaftasıyla aşağılanmak üzere apoletlerinin sökülmesi ve kılıcının kırılması işlemleri büyük bir kalabalık önünde yapılmıştı. Bu kalabalığın içerisinde önemli biri bulunmaktaydı, İsrail'in kurulmasında fikir babası olan Siyonizm akımının kurucusu Theodore Herzl

SİYONİZMİN FİKİRLERİ ATEŞLENİYOR

O dönem Theodore Herzl, Fransa'da görevlendirilmişti. Yahudilerin çoğu gibi Herzl da modern  bir Yahudi olarak, Yahudi karşıtlığı ile mücadele etmenin en etkili yolunun asimilasyon olduğuna inanıyordu. Yani bir kişi önce Alman ya da Fransız, daha sonra Yahudi olmalıydı. Ancak Dreyfus olayını takip ettiğinde ve halkın önünde Dreyfus'un aşağılandığını görünce Herzl'ın görüşleri tam tersi yönde değişti. Yahudilerin kendilerine ait bir Ülkesi olması gerektiğini anlatan Siyonizm fikrini kafasında oluşturmuş ve o bulmuştur. Ne yazık ki bu planları 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Theodore Herzl o dönem Siyonizm ve Yahudilerin ülke kurması için Osmanlı İmparatorluğu ile iletişime geçmiş ve Sultan Abdülhamid Han'a Filistin topraklarını satın almak için çok yüklü bir miktarda rüşvet teklif etmiş, Abdülhamit Han tarafından şehit kanıyla alınan toprakların verilmeyeceği şeklinde bir ret cevabı alarak geri dönmüştür. 
Theodore Herzl Dreyfus Davasını İzleyenler Arasındaydı

PEKİ DREYFUSA NE OLDU 

Dreyfus'un aşağılanması olayında ünlü yazar Emile Zola'da kalabalığın arasındaydı. Dreyfus'un masum olduğuna inanıyordu. Albay Picquart'ın da tutuklanmasının ardından 1898 yılında o dönemin en etkileyici gazete yazısını kaleme aldı ve Fransız hükumetini birbiri ardına suçladı. Daha sonra Zola, yayın yoluyla suç işlemekten mahkemeye çıkarıldı. 1 ay sonra suçlu bulundu ve İngiltere'ye kaçtı. Ancak Emile Zola bir fırtına oluşturmuştur. Artık herkes Dreyfus'un suçsuzluğuna ve hükümetin zulüm gerçekleştirdiğine inanıyordu.

Sonunda yeni savaş Bakanı Godfrey Cavaignac, aslında neler döndüğünü baştan sona öğrenmek istedi. Zola, Dreyfus ve Picquart' ın tutuklanmasına sebep olan belgelerin sahte olduğu yönünde iddiada bulunmuştu. Savaş Bakanının belgeleri incelemekle görevlendirdiği memurlar, daha ilk belgede şaşırtıcı bir keşif yaptı. Daha sonra diğer dokümanlar da incelenince, Dreyfus'un suçlandığı pek çok belge, telgraf, telsiz mesajı ve dokümanın sahte olduğu ortaya çıktı. Bu belgelerin çoğu Dreyfus'un karşısındaki Tanık Binbaşı Joseph Henry'ye aitti. İşin ucu çorap söküğü gibi geldi ve Binbaşı Henry tutuklandı. Gözaltındayken usturayla boğazını keserek intihar etti. Asıl casus Binbaşı Ferdinand ise ülkeden kaçtı.

Zola, bir yıl sonra Fransa'ya dönüp suçladığı hükumetin devrilişine şahit oldu. Onun da suçları affedildi.
Dreyfus, 1899 yılında şeytan adasındaki kamptan getirildi ve tekrar yargılandı ancak hükumet ona sadece af teklifi yaptı.
Nihayet 1906 yılında Fransa yüksek Mahkemesi, Dreyfus'un suçsuzluğunu ilan etti. Bir kaç hafta içinde Binbaşı olarak orduya geri döndü ve Fransa'nın en büyük madalyası olan Şeref nişanını aldı. Albay Picquart 'ın da adı temizlendi. Önce Tuğgeneral ve ardından Savaş Bakanı olmuştur.

İşin sonunda olay açıklığa kavuşur ama Fransızlar böyle bir olayı hala konuşmak istemektedir. Ayrıca Theodore Herzl'ın düşüncelerini değiştirip Siyonizm akımına sebep olan Dreyfus olayı bugün hala Fransızların üstünü örtmek istedikleri ve utanç duydukları bir hadisedir.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski