1090 yıllarında Şiiliğin bir kolu olan İsmaili mezhebine mensup Hasan Sabbah tarafından gizli bir tarikat kuruldu. Haşhaşiler adı verilen bu örgüt İsmaili mezhebinin yayılmasını amaçlayan bir anlayışa sahipti. Kendine dağ şeyhi diyen ve üs olarak Alamut Kalesi'ni seçen Hasan Sabbah, bu korunaklı tepede gizli örgütün temellerini atıp eleman toplamaya başlamıştır.
Hasan Sabbah İran'ın Kum kentinde doğmuş ve Kahire'de eğitim görmüştür. Daha sonra Bağdat'ta da bulunan Hasan Sabbah, daha sonra kendi amaçları için mezhebi yayma amacıyla Alamut kalesine geçmiştir. Tam bu dönemde haçlılar, Kudüs'ü geri almak için Haçlı seferlerine başlamış ve bu bölgede ufak Hristiyan devletçikleri bulunmaktaydı. Aynı dönemde Türkler de Anadolu'ya akınlar düzenliyor, Selçuklu Devleti bölgede hakimiyet kurmaya başlıyordu. Yine doğudan da gelen büyük bir Moğol tehlikesi bulunmaktaydı.
Dört bir yandan çeşitli güçlerin ortasında kalan Hasan Sabbah, bunca negatif etmene rağmen dünya tarihine geçmiş en gizli örgüt olan Haşhaşilerin başında bulunup adını dünyaya duyurmuştur.
Hasan Sabbah Nasıl Mürit Topladı
Hasan Sabbah'ın ve Haşhaşilerin en korkutucu özelliği, hangi krallık olursa olsun kendilerini rahatsız eden herkesi hedef seçmesiydi. Çobanlardan tutun soylulara, soylulardan krallara, tehdit olarak gördükleri herkesi öldürmek üzere harekete geçmeleri onları kararsız ve öngörülemez yapıyordu. Hasan Sabbah'ın en önemli taktiği ve düşüncesi, mümkün olduğunca büyük bir ordu ile savaşmak ve savaş sırasında ordunun başında bulunan Kral ya da Generali öldürmekti. Bu sayede ordunun başı kopunca geri kalan ordu ile savaşmak zorunda kalmıyordu. Yani Haşhaşiler, direkt tepedekini öldürüp işi kökten halletme yoluna gitmişlerdir.
Hasan Sabah Nasıl Kandırıyordu
Hasan Sabbah müritlerinin inancına körü körüne bağlanmasını sağlayan taktikler geliştirdi. Müritlerini genelde gençler arasından seçiyordu. Nedeni tabi ki gençlerin kolay kandırılabilmesi ve temelden yetiştirdiği için müritlerinin ona sıkıca bağlanmasıydı. En iyi adayları Alamut'a getiriyor, dış dünyadan ve ailesinden koparıyor, başka inanç ve düşüncelerden uzak kalmalarını sağlıyordu.
Hasan Sabbah yetenekli gençlerden birini, askerlerin arasına almaya karar verdiğinde onu bilinçsiz hale getirene kadar uyuşturucu yani Afyon ve Haşhaş ile uyuşturuyordu. Aday uyandığında kendisini Alamut'ta özel bir bahçede buluyordu. Bu özel bahçede süt, bal, şarap çeşmelerden akıyor her yerinde güzel çiçekler ve ağaçlar bulunuyordu. Bu bahçede aynı zamanda güzel kadınlar da bulunuyordu. Bu kadınlar fakir ailelerden gelen, zor hayat koşullarına alışık gençlere 3 gün boyunca her türlü zevki tattırıyordu. Bahçede kadınlar genci yedirip şaraplar içirip olabildiğince iyi bakıp gönlünü hoş ediyorlardı. Üç gün sonunda aday yeniden uyandığında kendini Hasan Sabbah'ın ayaklarının dibinde buluyordu. Nereye götürüldüğünü sorduğunda, cennete gittiği söyleniyordu. Ardından Hasan Sabbah görevini yerine getirdiği takdirde ömrünü bu zevk bahçesinde geçireceğini söylüyordu. Tabi ki İran'ın zor koşullarında yaşamış olan genç bu üç günlük sahte cennetin ardından her türlü görevi sorgusuz sualsiz kabul ediyordu.
Ayrıca Hasan Sabbah haşa Allah ile arasında özel bir bağ olduğunu kanıtlamak için daha başka oyunlar da oynamıştır. Örneğin adamlarından birini salonun zemininde bir deliğe koyuyordu. Adamın sadece başı görünüyordu. Ardından kesilmiş büyük bir sini yerleştiriyor, kafasına biraz hayvan kanı sürüp askerleri içeri çağırıyordu. Yani salonun ortasında kesik bir baş varmış izlenimi veriyordu. Ardından kesik baş ile konuşmaya başlayıp, Hasan'ın cennette hayatın nasıl gittiğine dair sorularına yanıt veriyordu. Tabi ki odadaki herkes Hasan Sabbah'ın ölülerle konuştuğuna inanıyordu. Tabii ki bu tiyatro bittikten sonra delikteki adam oradan çıkarılıyor, kellesi uçuruluyor ve başı kazığa geçirilip kabul odasının önüne dikiliyordu. Böylece Hasan Sabbah'ın ölülerle konuşmayı bırakın, ölüleri canlandırıp tekrar dirilttiği bile kanıtlanmış oluyordu.
Böyle sahte mucizeleri gerçek sanan cahil gençler, Hasan Sabbah'ın müridi oluyor ve sorgusuz sualsiz tüm emirlerine boyun eğiyordu.
İntihar Timleri Haşhaşiler
Tarihteki belki de ilk intihar saldırıları, Hasan Sabbah ve Haşhaşilere dayanmaktadır denilebilir. Çünkü Hasan Sabbah iyi eğitim verdiği askerlere Haşhaş ve afyonu verdikten sonra Kral ve Generallere suikast düzenlemek için yolluyor, bunu gerçekleştiren Hasan Sabbah'ın askeri yani Haşhaşi, bu görev sonunda öleceğini biliyordu. Suikast için giden askerler, bazen herkesin gözü önünde Kralı öldürüyor, bazen de gizli gizli bunu yapıyor, kaçarken öldürülüyordu. Yani bir nevi eylemi gerçekleştiren Haşhaşi oradan bir daha Alamut'a dönemeyeceğini biliyordu.
Böyle zekice sahte oyunları uygulayıp kendi hakimiyetini genişleten Hasan Sabbah, pek çok suikast ile yerini sağlamlaştırmıştır. Hatta Alamut'u kuşatan Selçuklu sultanı Sencer bir sabah uyandığında yatağın kenarında bir hançer bulur. Arkasından haber gelir ve Hasan Sabbah eğer onu öldürmek istemiş olsa, hançerin yere değil göğsüne saplanmış olacağı bildirmesi üzerine, Selçuklu sultanı Alamut çevresindeki kuşatmayı kaldırır.
Batının Haşhaşi Korkusu
Haşhaşiler, ayrıca Hıristiyanları da sevmiyordu. Trablus Kontu Raymont, Haşhaşilerin ilk Hristiyan kurbanı olmuştur. Ardından Kudüs kralı Conrad, Haşhaşilerin bir diğer kurbanı olmuştur. Tabi Conrad'ın ölümünde bazıları Haşhaşileri Aslan Yürekli Richard'ın kiraladığını iddia etse de Conrad'ın bir Haşhaşi kervanına saldırdığı için öldürülmüş olma ihtimali yüksektir. 1271 yılında İngiltere Kralı I. Edward da, daha genç bir Prensken Moğollarla barış görüşmelerine girdiğinde neredeyse Haşhaşilerin zehirli hançerine kurban gidiyordu. Bu durum Haşhaşi korkusunun Avrupa'da bile yayılmasına sebep olmuştur.
Haşhaşiler her zaman beyaz kıyafetler giyer, kutsal altın zehirli hançerlerini sürekli yanlarında taşırlardı. Genel olarak Haşhaş içirilip sahte Cennet vadiyle uyuşturucu altında suikastlere yollanırdı. Haşhaşiler, hedeflerine genelde herkesin ortasında saldırırlar, kurbanlarını bir cami veya kilisede öldürmenin duygusal şokundan özellikle hoşlanırlardı. Haşhaşilerin aldıkları özel eğitim, kamuflaj ve suikast teknikleriyle o dönem herkese ulaşılabileceği görülmüştür.
Böylesi kadim gizli bir terör örgütü olan Haşhaşiler, ünlü Moğol komutanı Hülagü Han tarafından Alamut Kalesi'nin ustaca bir teknik ile altına petrol döşenerek bomba gibi havaya uçurulması suretiyle yok edilmiş ve tarihe gömülmüştür.
Yorum Gönder