Deniz kızı efsanesi neredeyse asırlar boyu evrensel bir inanıştır. Özellikle denizciler tarafından süregelen efsaneye göre, üstü kadın, vücudunun altı ise balık kuyruğu şeklinde betimlenen denizkızları, gemiciler için felaket anlamına gelmektedir.
Deniz kızları neredeyse tüm dünyada farklı inançlara sahip efsanedir. Yarı insan yarı balık şeklinde anlatılan efsaneler aslında M.Ö. 5000 yıl önceye kadar uzansa da Milattan Önce 1000 yılında ilk defa Asurlularda rastlanılan denizkızı belgelerine göre deniz kızları tanrıçalar olarak betimlenmiş, resmedilmiştir. Asur kaynaklarında Kraliçe Semiramis'in annesi Atargatis'in aşık olduğu çoban ölür ve Atargatis balık olmak için suya atlar. Ancak su ona sadece balık kuyruğu ve suda nefes alma yeteneği verdiği şeklinde geçmektedir.
Yaygın denizci inanışına göre deniz kızları denizde gemicilere kendilerini göstererek onların gemilerden düşüp ölmesine, onları suya çekerek boğulmalarına, hatta daha korkuncu gemileri batırmalarına sebep oldukları gibi kötü efsanelerde yer bulmuştur.
Deniz kızları Siren ismiyle adada yaşayan canlılar olarak betimlenmiştir. Sirenler kayalıkların üzerine sere serpe güneşlenirler ve onları gören gemiciler kayalıklara doğru giderek gemileri batar. Yine Yunan mitolojisinde denizkızlarının Nemf yani su perisi olarak adlandırıldığı görülür. Hatta Yunan efsanelerinde Büyük İskender'in çok sevdiği kız kardeşi Thessalonike öldükten sonra deniz kızına dönüştüğüne inanılır.
Türk mitolojisinde denizkızı Susulu adıyla bilinir. Dünyanın diğer bölgelerindeki deniz kızı efsanelerine benzer şekilde balık kuyruklu kız olarak betimlenmiştir. Çok güzel bir kız olarak anlatılan Susulular, Sukızı ya da Suvkıs olarak da isimlendirilmiştir.
Gerçek pencereden bakılırsa aslında efsanenin asıl kaynağının deniz inekleri olduğunu anlayabiliriz. Deniz ineği adı verilen canlı, yaklaşık insan boylarında olup bebeklerini beşik tarzı taşımaları sebebiyle insan koluna benzer kolları olması, ayrıca denizde yaşayan bir memeli olmaları nedeniyle çoğunlukla deniz kızlarına benzetilmiş ve efsane türetilmiştir.
Deniz İneği |
Özellikle Kristof Kolomb'un keşif notlarında deniz kızlarını gördüğünü, çok çirkin olduklarını söylediğine rastlanır. Detaylı incelenirse aslında onun gördüğü deniz ineği canlısının olduğu ortaya çıkmaktadır. Deniz ineklerini gören denizciler bunları deniz kızı olarak lanse etmiş ve gemilerin batacağına, anakaraya bir daha çıkamayacaklarını söyleyerek isyana kalkışmışlardır.
Denizkızları konuşmayan, saçları genellikle uzun ve yosun renginde, okyanus ve nehirlerde yaşayan insanüstü hayali yaratıklar olarak tanımlanmıştır. Pek çok kültürde deniz kızları geçmektedir. Afrika kültürlerinden tutun, Japon efsanelerine, İngiliz kaynaklarından Binbir Gece Masallarında dahi geçen çok sayıda kaynakta deniz kızlarına rastlamak mümkündür. Dahası İngiliz kaynaklarında deniz erkeklerinden de bahsedilir.
Deniz kızları sadece denizde yaşamaz efsanelere göre. Göller ve nehirlerde de yaşayabilen bu canlılar, Andersen masallarında denizcileri aslında denizde nefes almayı unuttukları nedeniyle aşağı çeken tatlı canlılar olarak betimler.
Deniz kızları yaygın inanışa göre etkiledikleri denizcileri suya çeker ve boğulmalarını sağlar. Ayrıca onlara şarkı söyleyerek kandırıp, suya düşmelerini ve yollarından çıkmalarını sağlarlar. Bu nedenle kötü canlılardır.
Japon inancına göre ise deniz kızının etinden yiyen insan ölümsüz olur.
Pek çok kaynakta çeşitli efsaneler üretilse de deniz kızları evrensel bir mit olarak pek çok film, roman ve esere konu olmuştur.
Yorum Gönder